Bohemian Rhapsody Gerçekten Mükemmel Mi? İşte Onu Problemli Kılan 5 Detay

2018'in en iyi filmlerinden biri oldu, Altın Küre Ödülleri'ni kasıp kavurdu ve bu yılın Oscar'larını muhtemelen silip süpürecek. Peki bu mükemmele yakın karneye sahip Bohemian Rhapsody, gerçekten mükemmel mi? Bazen herkesin sevdiği ve yücelttiği şeylere eleştirel bir gözle bakmak gerekiyor. Freddie Mercury'nin hayatını anlatan filme de bu gözle bakınca, insanı düşündüren ufak detaylar, tutarsızlıklar görülebiliyor.  …

2018’in en iyi filmlerinden biri oldu, Altın Küre Ödülleri’ni kasıp kavurdu ve bu yılın Oscar’larını muhtemelen silip süpürecek. Peki bu mükemmele yakın karneye sahip Bohemian Rhapsody, gerçekten mükemmel mi?

Bazen herkesin sevdiği ve yücelttiği şeylere eleştirel bir gözle bakmak gerekiyor. Freddie Mercury’nin hayatını anlatan filme de bu gözle bakınca, insanı düşündüren ufak detaylar, tutarsızlıklar görülebiliyor. 

Bu detaylara mümkün olduğunca açıklık getirmek istiyoruz. 

HIV Teşhisini Drama Aracına Dönüştürmek

Filmde Mercury’e konulan HIV teşhisi, dağılan grubun yeniden bir araya gelmesi ve o ünlü “Live Aid 1985” konserinin gerçekleşmesi için etkili olmuş gibi lanse ediliyor. Fakat ufak bir nokta var: tarihler örtüşmüyor. 

Mercury, Live Aid 1985’ten iki yıl sonra, 1987’de AIDS olduğunu öğreniyor ve hatta bu durumu 1989’a kadar hiç bir grup üyesi ile paylaşmıyor. Yani film tarihi gerçeklerle drama yaratmak için oynuyor. 

Mercury’nin Jim Hutton ile Olan İlişkisi

Mercury’nin Jim Hutton ile olan ilişkisini günübirlik bir aşk gibi göstermek, Bohemian Rhapsody’e yakışmayan bir başka detay. 

Filmde, kendisine açılan Mercury’i “kendini sevmeyi öğrenmelisin” diyerek reddeden Hutton, gerçek hayatta aslında “erkek arkadaşı olduğu için” reddetmiştir.

İkili 1985’te tekrar bir araya geldiklerinden sonra kuvvetli bir bağ kurmuş ve Mercury’nin ölümüne kadar sevgili olarak kalmışlardır. Gerçekte ikilinin derin ve uzun birlikteliği, Bohemian Rhapsody’de “seviyor / sevmiyor” misali romantik komedi tadında işleniyor ve bu da bizi biraz üzüyor. 

Eşcinsel Seksin Tehlikelerine Dair “Temkinli Uyarı” 

Filmin sonuna kadar Mercury’nin yaptığı her “hata” bir şekilde tatlıya bağlanıyor ya da affediliyor. Queen’i bırakıp solo kariyer denemesi, ki böyle bir şey de aslında gerçekleşmedi, bunların başında geliyor.

Fakat filmdeki en büyük problemlerden biri, Mercury’nin “eşcinselliğine” dair her sahne öyle karanlık bir sinematografik yaklaşım ile tasarlanmış ki, gay seks problemliymiş gibi, “ateşle oynamak” şeklinde gösteriliyor. 

Garip müzikler, karanlık loş ortamlar… Açık bir şekilde olmasa da ince dokunuşlar ile gaylik daha ekstrem ve daha tehlikeli bir olaymış gibi işleniyor. 

Mercury’nin Müzikle Olan İlişkisi

Brian May ve Roger Taylor’un bakış açısından ister istemez etkilenen film, müzik konusunda da gerçeği çarpıtıyor. Filmde Mercury grubunu bırakıp giden, solo kariyer yapmaya çalışırken başarısız olan ve ilhamını kaybeden bir müzisyenmiş gibi anlatılıyor. 

Bir anda “gay menajerin” kötü etkisinden kurtulan ve kendisini affeden yüce gönüllü grubu ile tekrar bir araya gelen Mercury, 1985 Live Aid konserine çıkıyor ve herkesi büyük bir coşku kaplıyor. 

Oysa ki gerçek tamamen farklı. Grubun ilk solo denemesi, 1981 yılında “Fun In Space” çalışması ile Roger Taylor’dan geliyor. Mercury’nin 1984-85 yıllarında solo olarak yayınladığı “Love Kills” ve “Mr Bad Guy” ise hiç de lanse edildiği gibi başarısız falan olmuyor. 

Üstüne üstlük, grup aslında hiç bir zaman resmi olarak dağılmış değil. 

Pazarlama Adına “Gerçek Hikaye” Numarası

Bohemian Rhapsody, belki yukarıda saydıklarımız olmasına rağmen güzel ve iyi niyetli bir yapım olarak değerlendirilebilirdi. Fakat söz konusu gerçekler o kadar büyük ve öylesine önemli ki, burada farkedilmeyecek bir durum yok. 

Tüm bu tabloyu daha kötü kılan ise, filmin başından beri “Gerçek Hikaye” ibaresi ile pazarlanması. 

Elbette izlenmeyecek kadar kötü bir film demek de haksızlık olur. Fakat hem yukarıda da değindiğimiz, LGBT’yi ilgilendiren problematik sahneleri, hem de tarihsel gerçekleri çarpıtması göz önünde bulundurulduğunda, çok da mükemmel bir film olmadığının farkına varmak gerekiyor.

Lafımız kurguya ve senaryoya, kesinlikle oyunculara veya oyunculuğa değil. Özellikle Rami Malek, müthiş performansı için tüm takdirleri hakediyor.

 

Yorumlar

Yorumlar

    Bir Yanıt Bırakın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir