Türkiye Bir Gay Futbolcusunu Kaybetti!

1974 yılının kışı geride bırakan günlerinde Bahai’de dünyaya gelmişti. Çoğu arkadaşı gibi o da topun peşinden gitmeyi seçmişti çok süre geçmeden.  Şanslıydı, futbol kanında vardı birçok Brezilyalı gibi. Binlerce arkadaşı arasına tıpkı onlar gibi futbolcu olmak için atıldığında çoğundan biraz daha iyi top sürebiliyor, oyuncu geçebiliyordu. Hayatının tecrübesiz yıllarında da olsa tecrübe eksiğini zekâsıyla kapattı, …

1974 yılının kışı geride bırakan günlerinde Bahai’de dünyaya gelmişti. Çoğu arkadaşı gibi o da topun peşinden gitmeyi seçmişti çok süre geçmeden.  Şanslıydı, futbol kanında vardı birçok Brezilyalı gibi. Binlerce arkadaşı arasına tıpkı onlar gibi futbolcu olmak için atıldığında çoğundan biraz daha iyi top sürebiliyor, oyuncu geçebiliyordu. Hayatının tecrübesiz yıllarında da olsa tecrübe eksiğini zekâsıyla kapattı, arkadaşları arasında yıldız olsa da yetinmedi. Kendisi gibi olan birçok arkadaşı ise rakiplerin bolluğu arasında kaybolmuştu bile. Şimdi atağa çıkma zamanıydı, biliyordu, kendini Vitoria alt takımlarında sivriltse de bununla yetinemezdi. Binlerce rakibi arasına atıldığı bu futbol savaşında ilk gole çok yakındı fakat oyun daha yeni başlıyordu. Artık zekâsının yanına az da olsa tecrübesini de koymuştu. Gerçek bir futbolcu olmak için önündeki son basamağı nasıl atlayacağını biliyordu, farklılık yaratmalıydı. Herkes kadar teknikti, hızı iyiydi fakat üst seviyelerde fark yaratmazdı. Sırtı dönük oynarken biraz zorlanıyor, rakibi karşısına almayı ise seviyordu. Önündeki iki seçeneği iyi tahlil etti; ya Brezilya 2. liglerinin aranan forveti olacak, belki birkaç sene birinci ligde oynama fırsatı bulacaktı. Ya da milli takımının bile günümüze kadar eksikliğini çektiği ön libero pozisyonunda geliştirecekti kendini. İkincisini seçti. Genç yaşta aldığı bu karar ona 2002 yılında Dünya Kupası birincilik madalyasını getirecekti.

vampeta (1)

Bu yazının öznesi, Marcos André Batista dos Santos, yani nam-ı diğer Vampeta. Kimileri Inter Milan yıllarından, kimileri Kuveyt ligine giden ilk Brezilyalılardan olmasıyla tanıyor olsa da birçoğumuz 2002 yılıyla hatırlıyoruz onu. Akıllara ilk girişi bir derbiyle, Arjantin ve Brezilya arasında oynanan 2002 Dünya Kupası elemeleri maçıyla oldu. Önce şık iki verkaç sonunda topu Alex de Souza’yla buluşturup Alex’in dönen şutunu tamamladı, sonra ceza sahası içinde topla buluşup hiç bekletmeden topu da ağlarla buluşturdu. İki golle tamamladığı maçla birlikte Brezilya’nın rahat bir şekilde Kore ve Japonya arasında mekik dokuyarak kupayı kaldırmasını sağladı. Türkiye ile oynanan maçta da 72. Dakikada oyuna giren Vampeta için Türkiye o zamanlar sadece bir rakip olarak görülse de yılın sonuna geldiğimizde maalesef ki işler değişecekti.

VAMPETA

2002 -2003 sezonu Beşiktaş için yeni bir uyanış periyodu olacaktı. Galatasaray’da şampiyon olmasına rağmen kovulan Lucescu ile anlaşılmış, Lucescu’ya bütçe dâhilinde iyi bir kadro sözü verilmişti. Öncelikle, taraftarın ve Türkiye’nin yıllarca unutamayacağı Pascal Nouma bombası patlatıldı. Daha sonra Galatasaray’la girdiği Mondragon savaşından boynu bükük ayrılan Beşiktaş, yine bir Kolombiya yıldızı olan Oscar Cordoba’ya kaleyi emanet etti. Defans hattı içinse belki de Beşiktaş tarihinin en iyi ikilisi oluşturuldu, Zago – Ronaldo. Yıllar sonra geri döndürülen Sergen’le de takım Lucescu’nun istediği seviyeye kısa sürede gelmişti aslında. Fakat bir eksik kalmıştı, ön libero. Adeta bir ressamın son fırça darbesinde kullanacağı renk hazırlanıyordu Beşiktaşlı yöneticilerinin paletinde. Çok düşünmesi gerekmedi Lucescu’nun, Dünya Kupası apoletli Vampeta akıllara gelen belki de ilk ve en makul isimdi. 2001 yılında Fransa’dan Brezilya’ya dönen Vampeta Dünya Kupası şampiyonluğu apoletinden sonra tekrar Avrupa’da şansını denemek istiyordu. Beşiktaşlı yöneticilerle görüşmeler Dünya Kupasından önce başlamıştı bile, iki taraf da heyecanlıydı. Vampeta, kariyeriyle hem rakiplerde endişe yaratacak hem de taraftarda merak ve güven uyandıracak biriydi. Beşiktaş ise Vampeta için futbolun en eski kıtasında kendini kabul ettirmek için belki de son şanstı. Her şey olumlu ilerliyordu, Türkiye’de gazeteler Vampeta – Beşiktaş flörtünü yüksek sesle dillendirmeye başlamıştı.

vampeta-gay-in-foto

İtalyanlarla Türkler birbirine benzer derler. Her ne kadar bunu iyi olarak algılasak da genelde İtalyanların olaylara verdikleri aşırı tepkiler temel alınarak bu benzetme kuruluyor. Bunun en güzel örneklerinden biriyse Vampeta – Inter Milan – Beşiktaş üçlüsü. Vampeta, güçlü bir iddiaya göre, Inter Milan’dan homoseksüel olduğu gerekçesiyle pek de süre alamadan ayrılmak zorunda kalıyor. Gerekçenin temelinde ise Vampeta’nın bir gay dergisine çıplak poz vermesi yatıyor. Bu fotoğraflar fısıltı gazetesi eşliğinde Beşiktaşlı yöneticilerin kulağına geliyor ve Beşiktaş aniden Vampeta’dan vazgeçip bir başka Brezilyalı “Amaral Gürses’i” renklerine bağlıyor. Amaral, Beşiktaşlılar için sadece Müslüm Gürses’le benzerliği ve Gürses’le çekindiği birkaç fotoğrafla hatırlanıyor, zaten sezon ortasında da sözleşmesi feshediliyor. Yerine alınan Giunti’yle de Lucescu, paletteki boyayı ancak sezon ortasında tutturup tuvali bitirebiliyor. Beşiktaş o sezonu 85 puan toplayıp rekor kırarak şampiyon tamamlıyor; Amaral transferi tatlı bir anı, Vampeta süreci ise sadece bir tercihten ibaret olarak hafızalara kazınıyor.

26 Oct 2000: Vampeta of Inter Milan in action during the UEFA Cup second round first leg match against Vitesse Arnhem played at the San Siro, in Milan, Italy. The match ended in a 0-0 draw. Mandatory Credit: Stuart Franklin /Allsport

Peki ya Beşiktaş Vampeta’dan vazgeçmeseydi neler olurdu? Efsanevi bir şampiyonluk kazanılır mıydı bilinmez ama insanlık değerlerinin böylesine düzene ayak uydurarak yitirilmeyeceği kesindi. Belki de takım Vampeta’yı dışlayacak deplasmanlarda yükselen tezahüratlar onun için Türkiye’yi bir cehenneme dönüştürecekti, kim bilir? Aslına bakılırsa bu realist tercih iki taraf için de olumlu sonuçlar doğurmuş gibi gözükse de maalesef ki düzenin çarklarını işler kılıyor. Kişisel çıkarları ikinci sıraya indirip insanlık değerlerini birinci sıraya koyabildiğimizde düzen değişmeye başlayacak. Ve belki bu yolda şampiyonluklar kaybedilse de insanlık kazanacak!

Yorumlar

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir