İspanya’nın Ankara'sı diye klişe bir laf vardır Madrid için. Kim çıkarmış bu lafı bilmiyorum, ama bu lafı çıkaranla karşılaştığımızda ne yapacağımızı biliyoruz değil mi kızlar? Neyse bir pasifist (yok yani ben cinsellikte rollere inanmıyorum da yani şiddet karşıtı gibi düşünün pls...) olarak tabii ki yukarıdaki şakayı ciddiye almıyoruz. (Ne dedin sen...) Şaka bir yana, Madrid …
Madrid’de Pride Zamani! Eee O Zaman Dans…
İspanya’nın Ankara’sı diye klişe bir laf vardır Madrid için. Kim çıkarmış bu lafı bilmiyorum, ama bu lafı çıkaranla karşılaştığımızda ne yapacağımızı biliyoruz değil mi kızlar?
Neyse bir pasifist (yok yani ben cinsellikte rollere inanmıyorum da yani şiddet karşıtı gibi düşünün pls…) olarak tabii ki yukarıdaki şakayı ciddiye almıyoruz. (Ne dedin sen…) Şaka bir yana, Madrid için İspanyolca konuşulan coğrafyanın kültürel ve ekonomik başkenti desek yalan olmaz sanırım. 80lerde Franko sonrası başlayan La Movida Madrilena, Madrid’i tüm dünyanın en canlı şehirlerinden biri haline getirmiş. Bir nevi uyumayan şehir, bir nevi “city that never sleeps” desek yeridir çankızlar.
Almodovar’ın filmlerindeki gibi renkli sokakları, histerik kadınları, kısa şortlu, genelde sakallı, bacaklarını jiletleyen yakışıklı gayleri, Chueca gibi zırıl gay ve Latina, Malasana gibi hipster gay mahalleleri, muhteşem müzeleri ve tapas restoranları ile Madrid sadece gezilecek değil yaşanacak; eğlenilecek değil evlenilecek bir şehir.
Şehre gidilecek ideal zaman ilkbahar ya da sonbahar ayları olsa da, yazın pride zamanı (Madridlilerin deyimi ile Orgullo) gitmek çok güzel bir fikir çünkü Orgullo zamanı Madrid ayrı bir güzel oluyor. Avrupa’nın en büyük Onur Haftası olan Orgullo, orgy gibi gelse de kulağa ben öyle orgy morgy görmedim, şimdi ne desem yalan olur.
Ancak bir şehir bu kadar mı rengarenk olur? Bu kadar mı çok gök kuşağına kuşanır? Bu kadar mı LGBTİQA bireyi kendine çeker? Rainbow is the new black tamam mı şekerlerim? (Evet Netflix de Madrid Pride’da konvoydaydı)
Orgullo, bizdeki onur haftası gibi tüm hafta sürse de olayın zirvesi Cumartesi günkü yürüyüştü. İspanyanın merkezindeki en ana caddeyi yürüyüş için trafiğe kapamışlar, yürüyüş programa göre akşamüstü 6:30’da başlaması gerekirken, rahat İspanyollar 7:30da anca başlıyorlar. Yürüyüşün ilk birkaç saati politik, sendikalar, politik gruplar, LGBTİlerin aileleri ve benzeri gruplar ellerinde bayrakları ile sloganlar eşliğinde yürüyor.
Politik yürüyüş sonrası akşam dokuz gibi de parti konvoyları geçmeye başlayınca da, herkeste “o zaman dans, renk” kafası başlıyor. Ama ne kalabalık, ne kalabalık… Gay hetero karışık, sanki tüm şehir, aman Orgullo gelse de dans etsek, eğlensek demiş, yerim dar demiyor oynuyor da oynuyor anlayacağınız. En önemli aksesuarlar: kısa şort, güneş gözlüğü ve su tabancası. Yakışıklı gördüğüne su tabancası ile su sıkmak buranın raconu, acımak yok. Birasını şarabını alkollü alkolsüz karıştıranı herkes rahat, kimsede neden şunu içtin, neden su sıktın, neden yan baktın demiyor. Bu yüzden we love İspanyolluk diyoruz.
İspanyol erkekleri çok tatlı, oldukça flörtöz ama bakışmadan ve gülümsemeden fazla ileri gitmiyorlar gibime geldi. Ama tabi bunda sevgilim yanımda olduğu için sürtüklük katsayımın belli bir değerin altına inmemesinin de etkisi olabilir. Aynı şekilde Madrid’deki erkeklerin çok tatlı gülüşlerine rağmen korkunç İngilizcelerinin olması da iletişimsizliğin nedeni. Siz siz olun İspanyollarla ciddi düşünüyorsanız, azıcık dil öğrenin de gelin, hem dil dile değmeden öğrenilmez demişler di mi anacım?
Madriddeki yürüyüş ertesi sokak partisi gece bir buçuk gibi sonlanıyor. Tabi İspanyollar için bu daha başlangıç. Normal bir hafta sonunda evine en erken sabah 6:30 da giden Pedro’yu, “hadi parti bitti evine naş naş” diye gönderemiyorsun. Naapıyor Pedrocum bu durumda? Soluğu Madrid’in gay muhiti olan Chueca’da ya da diğer partilerde alıyor.
Madrid’deki gece hayatından söz ederken WE parti grubudan bahsetmemek ayıp olur. WE dünyanın sayılı eşcinsel parti gruplarından biri. Madrid’de ayda bir ve tüm Orgullo boyunca her gün bir parti düzenlemekte, Madrid’de düzenlediği partilerin dışında da dünyanın sayılı festivallerinde yer almakta. Orgullo süresince WEPARTY, 5 gece ayrı bir parti düzenledi. Lineup’ta WEPARTY grubunun dışında, Londra’dan BEYOND grubu, Amerika’dan MASTERBEAT, İsrail’den Eliad Cohen’in PAPA PARTY ve FOREVER grupları ve Barcelona’dan Matinee grupları vardı.
Cumartesi gecesi partisi (Olympic Gaymes ve macho partileri), Orgullo’nun en büyük partisi idi ve binlerce adaleli Pedro, Jose, Alfonso, WEPARTY’nin düzenlendiği Fabrik adlı gece kulübünü doldurmuştu. Ama ne adaleler kızlar, yani gözüm sixpack’e bicepse tricepse, adonise doydu, öyle diyeyim siz anlayın. Olympic Gaymes partisi ana alanda dans ağırlıklı bir partiyken, daha küçük olan alanda Macho partisi yapıldı. Macho partisi daha bir kinky, daha bir fetişvari bir parti idi, deriler ve iç gıcıklayan iç çamaşırları vs. Çok normal. Yani jockstrapi ile dans edenler öylesine doğal ki, belki de giyinmeyi biz abartıyoruz gibi geldi. Tabi ki erotic gogo dancerları ve sahnede şov yapan porno yıldızları da ortamın kinkyliğine ayrı bir katkıda bulunmuyor değildi.
Gecenin ilerleyen vakitlerinde, sevgilimle favori porno yıldızımız Tim Kruger’i gördük, maalesef giyinikti. Sevgilim yanımda olmasa üstüne atlayıp imzalı foto filan isteyecektim ama yani iffet benim için sadece bir semt adı değil kızlar. Yüzümü kızartıp gözlerimi kaçırdım tabi ki. Yaşasın kezbanlık!
Neyse saat 3-4 gibi Pedroları Joseleri Alfonsoları geride bırakıp döndük. Yani bünyem bu kadar partiyi kaldırmıyor artık, deli gibi dans eden İspanyolları geride bırakıp serviste uyuklaya uyuklaya döndük.
Madrid çok güzel ama aynı zamanda maalesef İspanya’ya gelenlerin genellikle göz ardı ettiği bir şehir. Eğer yazın gelme fırsatınız olursa, Orgullo zamanına umarım denk getirebilirsiniz ve WE partilerini kaçırmayın derim.
Öpüyorum şekerlerim!