Eşcinsel olduğu için birini Müslüman topluluğundan çıkarmanın verdiği acının, Müslüman olan LGBT bireylerin, insancıl olmayan bir şekilde işkence edilmesinden farkı yok. Ben yalnızca geleneksel tatiller ve ibadetler sırasında dini faaliyetlerde bulunan, bağnaz olmayan, fakat gelenek göreneklerine bağlı bir aile gözetiminde büyütüldüm. Nadir olarak camiye gitmek isterdim ve evde Kur'an okunuşunu duyardım. Yetiştirilirken hiçbir zaman dua …
Eşcinsel Bir Müslümanın Hissettikleri..
Eşcinsel olduğu için birini Müslüman topluluğundan çıkarmanın verdiği acının, Müslüman olan LGBT bireylerin, insancıl olmayan bir şekilde işkence edilmesinden farkı yok.
Ben yalnızca geleneksel tatiller ve ibadetler sırasında dini faaliyetlerde bulunan, bağnaz olmayan, fakat gelenek göreneklerine bağlı bir aile gözetiminde büyütüldüm.
Nadir olarak camiye gitmek isterdim ve evde Kur’an okunuşunu duyardım. Yetiştirilirken hiçbir zaman dua etmeye, oruç tutmaya veya çarşaf giymeye zorlanmadım. Kararlarım dini doktrinlere değil, tamamen bana bağlıydı, ailem benim sorularıma en iyi cevapları vermeye çalışarak beni oldukça açık şekilde yetiştirdi.
Yaşım ilerledikçe camiyi daha sık ziyaret etmek ve Müslüman toplumu içinde kendi kimliğimi oturtmak istedim, bu yüzden etrafımdaki ibadethaneleri takip ettim.
Anavatanından ayrılmış olan iki mültecinin çocuğu olarak, içinde bulunduğum toplumda, ait olduğum anavatanımdaki insanlara benzeyen kimsenin olmayışından ötürü hayal kırıklığına uğramıştım. İlk hafta ziyaret ettiklerimden başka hiçbir camiyi ziyaret edemedim.
Bu boşlukta Allah bir bağ kurduğumu hissetmedim, sürekli toplum tarafından dışlanmış biri olduğumu hissediyordum.
Eşcinsel bir kadın olduğum gerçeğiyle yüzleşiyordum. Toplum içindeyken boynumun utançtan yandığını hissediyordum. Eşcinsellik üzerine konulardan kaçınıyordum, çünkü bu konuşmalar beni çabucak kızdırıyordu. Daha önce biri tarafından ‘’nesin sen, eşcinsel veya başka bir şey mi?’’ sorusu bana sorulmuştu.
Bu yüzden camiye gitmeyi bıraktım. Çünkü zamanla dışlanmış gözüküyordum ve davet edilmiyordum. Bu bir çeşit damgalanmalar yüzünden birini terk etmeye benziyordu, ve bu benim ailem, arkadaşlarım tarafından da sürdürüldü.
Ailemin memnun olmadıklarını düşünmem bile beni ürpertmeye yetiyordu. Dayanışma bulma umuduyla geldiğimiz Amerika Birleşik Devletleri’nde Müslüman karşıtı düşmanlık daha önce hiç görmediğimiz bir oranda büyümeye devam ediyor, özellikle de iki ucu keskin bir kılıç haline geliyordu.
Her ne kadar Müslüman topluluğundan dışlanmış olmak bana acı verse de, ben Müslümanlığa yönelik bu ön yargılarla mücadele etmeye, ve kendime ait olacağım bir yer bulmaya çalışıyordum.
LGBT Müslümanlar ve onların kendi toplumları arasında homofobiye karşı köprüleri onarmak için çalışılırken, bu sırada ortaya çıkan çatışmada çoğumuz isteksiz bir şekilde seçim yapmak zorunda bırakılıyorduk.
Müslüman topluluklar maalesef Allah tarafından tanınan tek yönelimin heteroseksüellik olduğunu iddia ediyor, ve bu yüzden bizim İslam’a bağlılığımızı ve bizi reddeden bir dünya görüşünü benimsiyorlar.
Oysa LGBT bireyler olduğumuz, ve dayanışmaya devam ettiğimiz için, Müslüman kimliklerimizi reddetmemiz gerekmiyor. LGBT Müslümanlar sürekli olarak şefkatli ve inançlı olduğunu iddia eden insanlar tarafından aşağılanıyor ve alay ediliyor.
Bir eşcinsel ve Müslüman olarak çifte damgalanmadan etkilenmek, eşcinsel ve Müslüman olarak kamuya çıkmaya hazır değilim demektir. Ama ben bunun ortadan kalkabilmesinin, var olan örgütlerle gerçekleşebilir olduğunu düşünüyorum.
Birleşik Krallıkta bulunan LGBT’lere destek veren yardım kuruluşu Imaan, Orlando Katliamı’ndan sonra şu açıklamayı yayınladı;
‘’Bir örgüt olarak, biz LGBT’li olan Müslümanlara destek vermekte kararlıyız.
Biz kendimizi inanç, cinsiyet ve cinselliğin kesiştiği noktada bulduk, çünkü biz İslamofobinin, homofobinin ve transfobinin birbirlerine benzediğini biliyoruz.
Bize ait toplulukların hiçbirinde nefret ve şiddet bir yere sahip değildir ve biz her türlü bağnazlığa karşıyız.’’