Golden Gate Köprüsü’nün en çarpıcı görüntülerinden biriyle Hitchcock’un en sevdiğim filmi olan Vertigo’da (Yükseklik Korkusu) karşılaşmıştım. Kim Novak, kendini bu köprünün bacaklarına yakın bir noktadan San Fransisco Körfezi'nin sularına bırakır. Büyüleyici güzelliğiyle gizemli bir karakter portresi çizilmektedir… (Kocasının arzusu üzerine onu izlemekle görevlendirilen dedektif onu kurtardıktan sonra çaresizce aşık olacak ve daha sonraları bir ormanda …
San Fransisco, Deliler, Hippiler ve Eşcinseller
Golden Gate Köprüsü’nün en çarpıcı görüntülerinden biriyle Hitchcock’un en sevdiğim filmi olan Vertigo’da (Yükseklik Korkusu) karşılaşmıştım. Kim Novak, kendini bu köprünün bacaklarına yakın bir noktadan San Fransisco Körfezi’nin sularına bırakır. Büyüleyici güzelliğiyle gizemli bir karakter portresi çizilmektedir… (Kocasının arzusu üzerine onu izlemekle görevlendirilen dedektif onu kurtardıktan sonra çaresizce aşık olacak ve daha sonraları bir ormanda yürüyüş yaparlarken kadından şu sözleri duyacaktır: “Ben deliyim, ne olur bırak beni…”)
Lillie Hitchcock Coit adında 60’lı yaşlarını süren varlıklı bir kadın, 1930’larda gönlünü San Fransisco’lu itfaiyecilere kaptırır. Yaşını, ait olduğu sınıf, sağlık problemlerini bir kenara iter ve nerede bir yangın çıksa itfaiyecilerin siren seslerine arabasıyla takılıp soluğu alev alev yanan şehir sokaklarında alır, canla başla işlerini yapan bu görevlilere bakar, onları büyük bir aşk ve yaptıklarını yüce bir sevgiyle seyreder.
Coit Kulesi, 1940’larda San Fransisco’nun en güzel tepelerinden birinde onun sağladığı finansman ve barındırdığı aşk karşılığında yapılır. Şeklini itfaiyecilerin hortum başlığından alan kulenin iç duvarından San Fransisco’lu ressamların yaptığı “yangın anı” resimleriyle dolu… Kimileri Lillie Hitchcock’u San Fransisco’nun en tatlı delisi olarak hatırlasa da 11 Eylül saldırılarıyla New York’ta efsaneleşmiş bu kamu görevlilerinin önemini (ve belki de etkileyiciliğini!) o daha o yıllardan hissetmiş olsa gerek.
1960’lara doğru San Fransisco, Güney Kaliforniya’ya oranla içerdiği daha ferahlatıcı havası ve şehrin içinde sayıları hayli fazla klinikleri ve zengin şehir fonları sayesinde, açık bir sanatoryum ve akıl hastalıkları merkezi haline gelivermiş.
Pek çok eyaletten, şehirden kimsesiz delileri 70’lerin sonlarına kadar tek yön biletlerle San Fransisco’ya göndermişler. Nasıl olsa bu şehir zengin fonlarla beslenmekte, nasıl olsa onları bedelsiz bakacak birkaç gönüllü klinik çıkar düşüncesiyle… Ronald Reagan önce valiliği ve ardından başkanlığı döneminde bu fonlar kesilince, kimi zararsız deliler sokaklarda kalıvermiş.
Özgür düşünce, önce San Fransisco’yu ardından tüm dünyayı vurunca bunu formlarına taşıyan hippiler, Haight Caddesi ve parkında dilediklerince dans etmeye, şarkı söylemeye başlar.
Pek çok ülkede 68 gençliği daha agresif politik hareketlere gebeyken, Haight caddesinin hippileri puritan Amerikalıların endişeleriyle bölgeye dolan polisleri çiçek vererek karşıladıklarından, çiçek çocukları adını almadan önce deli olarak anılırlar. Öyle ya yıkanmayan, sokaklarda parklarda yatan, çalışmayan, gelecek endişeleri olmayan, komünal hayat süren, belirtsiz kombinlerle birbirleriyle sevişen ve tüm yerleşik ahlaki değerlere saygısızca karşı gelen bu gençler normal olabilir miydi?
1970’li yıllarda bu bölgeye akın eden diğer marjinaller, bölgelerinde bu özgür havanın keyfini çıkartmaya çalışırken, bakımsız evlerle kaplı Castro bölgesinde ise eşcinseller birbiri ardına bar, kafe, restoran açmaya başlarlar. Evleri onaran, bölgeyi çiçeklendiren, kendi aralarında sokak festivalleri yapan bu grubun ise komiteleri ya da sosyal güvenceleri yoktur. Eşcinsel olmak Amerika Birleşik Devletleri’nde işten ya da evden atılmak için yeterli bir sebeptir. Onun için kendi işlerini yapıp maddi güvencelerini gerçekleştirebilen pek küçük bir azınlığın karşısında, homofobik toplumun içinde kendini gizleyenlerin büyük bir eşcinsel takımı oluşmaya başlar. 1975 yılında yapılan sokak partisinde ilk kez Castro Caddesi trafiğe tamamen kapatılır.
Arkadaşım Michael yakında 49. yaşını kutlayacak. “O sokak partisini çok iyi hatırlıyorum, daha eşcinsel olduğumu yeni yeni farkediyordum, kız arkadaşlarımdan birini yanıma almıştım ve saatlerce dans etmiştik.” diyor.
ABD’nin tüm diğer şehirlerinden gelenlerle inanılmaz bir kalabalık oluşturan San Fransisco eşcinsellerinin artık politik bir temsilcisi olması gerektiğini düşünen Harvey Milk adında bir belediye başkan temsilcisi adayı vardır. Milk, Castro’nun tam ortasında bir fotoğraf makinası dükkanı olan küçük bir “özgür” işletmecidir ve tüm anti-gey propogandalara rağmen, belediyeye ve şehir meclisine girmeyi başarı. Büyükşehir Belediye Başkanı, efsanevi Capome’nin yanında sorumlu olduğu Castro bölgesindeki eşcinsellerin haklarının yanı sıra, şehirdeki tüm azınlık ve marjinallerin de sorunlarına eğilmeye başlar.
Evsizler, Çinliler, Asyalılar, Meksika ve Güney Amerika kökenliler, zenciler, sakatlar, deliler tüm problemleri için Harvey Milk’e çok kolaylıkla ulaşıverirler. Şehir meclisinin Milk ile aynı anda seçilen üyelerinden evli, bir çocuk sahibi, beyaz Amerika’nın temsilcisi, ılımlı, uysal üyesi Dan White, başta Harvey ile el ele SF’nin geleceği için çalışmaya söz verirken, sonraları bağlı olduğu değerlerin baskısıyla olsa gerek, aykırı ve karşı duruş gösterir. 1978 Kasım’ında Milk eşcinsellerin iş güvencesi tasarısını eyalet senatosuna sunup %59’luk destek oyunu alınca Dan White öfkeyle istifa eder. O gece Harvey tüm eşcinsellere seslenir: “Çıkın dolaptan, saklanmayın, aileleriniz, dostlarınız, patronlarınız herkes eşcinsel olduğunuzu bilebilir, biz artık varız!” Bu olay önce Amerika’da, ardından tüm dünyada “Coming Out” deyiminin başlangıcıdır.
Dan White, Cuma öğleden sonra istifa etmiştir, belediye meclisindeki gergin hava bitmiştir ama eşinin, dostlarının baskısıyla Pazartesi sabahı itibarı ile istifasını geri almaya karar verir ama artık ok yaydan fırlamıştır. Harvey Milk, belediye başkanı Caspome’ye White’ın geri kabul edilmemesi konusunda baskı yapar. Red cevabıyla deliye dönen White, belediye başkanını üç ve Harvey Milk’i beş kurşunla öldürür…
O gece sokaklar, yüzbinlerce eşcinsel, milyonu aşan San Fransisco’lunun mumlarıyla aydınlanır, heteroseksüeller ve eşcinseller tarihte ilk kez el ele yürür, beraber ağlar. Köşe başında bir zenci kalabalığa bağırmaktadır: “Öfkeniz nerede? Neden sessizsiniz?”
Dan White yargılanır. 11 günde sonuçlanan davada, savunmanın etkin ve “beyaz” jürinin taraflı tutumu sonucunda, katil eski meclis üyesi 6 yıldan az bir hapis cezası alır. İşte o zamana dek sessizliğini korumuş marjinaller, adeta delirip sokağa dökülür, ellerindeki taş ve sopalarla meclis binasını yıkıp döker, ateşe verirler.
Castro olarak anılan bölge şimdilerde aynı isimdeki caddenin sınırlarının çok ötesine yayılmış durumda. Eşcinseller yüzde 25’lik bir nüfus oranına sahip.
Kadın ve erkek eşcinseller Harvey Milk’in seçiminden sonra AIDS ilaçlarının fahiş fiyatlara satıldığı 90’lı yıllarda yeniden bir araya gelmiş, birlik ve beraberliklerinin kazandırdığı zafer tadını biraz buruk kutlamışlar. Şimdilerde ise eşcinsel evliliklerinin kabul edilmesinde büyük rolü olan Barack Obama sayesinde oldukça çok hakka sahipler.
San Fransisco’da eşcinsel düğünleri Harvey Milk’in öldürüldüğü meclis binasının önünde yapılıyor. Tüm eyalette ve ülkede evlilik haklarını elde eden eşcinseller bunun için var güçleriyle çalıştılar. Bazen sokakta bildiri dağıtarak, bazen de dans edip şarkı söyleyerek, ancak hep başkanlarının dünya barışına ve huzuruna verdiği katkıdan gurur duyarak…
San Fransisco’nun sokaklarına sinmiş özgür ruh içinde deliler, hippiler ve eşcinseller birbirine karışmış ve hayatı bambaşka gören sıradışı halleriyle ardımdan neşeyle el sallıyor.
Fatih Kocatürk
E-Posta: fatih.kocaturk@gaymag.org