TANRIM! EVET. Dün yaşadıklarımın sonucunda ağzımdan çıkan tek şey bu oldu; TANRIM! O neydi?! O kadar fazla şey oldu ki, nasıl toparlayacağımı, ne yazacağımı bilemiyorum. Genelde ve hatta çoğunlukla gelen davetlere gitmiyorum. Her yere, her organizasyona katılmıyorum. Sebebi benimle alakalı, tam bir ev kuşuyum. Ama bazılarına ise, aynen şöyle oluyorum; 'Amaaan ne kasım kasım kasılacağım …
Rezil, Kötü, Berbat, İstanbul ‘Feşhığn Viik’
TANRIM!
EVET. Dün yaşadıklarımın sonucunda ağzımdan çıkan tek şey bu oldu; TANRIM! O neydi?! O kadar fazla şey oldu ki, nasıl toparlayacağımı, ne yazacağımı bilemiyorum.
Genelde ve hatta çoğunlukla gelen davetlere gitmiyorum. Her yere, her organizasyona katılmıyorum. Sebebi benimle alakalı, tam bir ev kuşuyum. Ama bazılarına ise, aynen şöyle oluyorum; ‘Amaaan ne kasım kasım kasılacağım ki!’ İşte yıllardır muhteşem bir markanın, Mercedes gibi bir devin ana sponsorluğunda gerçek’LEŞEMEYEN ‘feğşığn viik de (adını asla doğru yazmayacağım, hak etmiyor) bunlardan biri.
GMag yazarlarından sevgili Fatma, beni zar zor evden çıkarmayı başarıyor. Söz konusu Deniz Berdan olunca, açıkçası benim de içimde bir heyecan var. Zaten görmeye gideceğiniz iki isim var: Deniz ve Niyazi Erdoğan!
Biz Niyazi Erdoğan’ın defilesini izleme mertebesine yükselemediğimizden, süper başarısız ajans ödülü sahibi L’appart PR engeline takılıyoruz! Niyazi Erdoğan’ın defilesini izlemek için arayan Gmag ekibinden Fatma bir şekilde atlatılıyor, dönülmüyor, sonrasında benim açtığım telefon sonrası, kendisine ‘3’ saniye içerisinde davet gidiyor. Demek ki olaya benim el atmam gerekiyor-muş. Hatta miş miş miş te muş muş muş. Neyse!
Yola çıkıyoruz ve Fağşıhn bilmem ne’nin düzenlendiği Grand Pera’ya geliyoruz. İçeri giriyoruz OH MAY GAĞD. Ben bir anda kendimi Venüs, hatta Uranüs’te buluyorum. Herkes nasıl zorlama, nasıl yapay!
Feğşihn viik kafası (ama gelemeyen kafa);
- Fötr şapkayı kafasına geçiren herkesin kendini Kate Moss sanmasını mı?!
- Atiye taytı ile Skinny Jean arasında derin uçurum yaşayan erkeklerin, paçalarını diz altlarına kadar kıvırmalarını mı?!
- Katran karası, karanlık, kötü ışıklandırmanın olduğu AVM içerisinde büyük siyah gözlükler takanlardan mi?!
- Kınaya gidercesine yapılmış saçları, üzerinde asla duramadıkları stiletto ayakkabıları ile defileleri izlemeye gelmiş kızlardan mı?!
- Havanın -3425367 derece buz olmasına rağmen muhteşem minileri ile gelmiş kızların donmasından mı?
- İnsanların kasılmaktan gebermelerinden mi?!
- Moda’nın ‘M’ sinden anlamayan herkesin orada bir şekilde ‘ayy kızz kurban olayım bana da ayarlasanağğ’ şeklinde Moda Haftası’nın göbeğine düşmesinden mi?!
Bahsedeyim söyleyin?!
Aslında bunların hiçbir önemi yok, insanlar ne yapsın? Dışarıda ömür billah giyemedikleri ne varsa takıp takıştırmış, ‘ay bir daha nerede ne zaman giyeceğim bunu’ diye, atmışlar kendilerini bizim görgüsüz Feğşihn viik alanına.
Oysa kendin ol be canım ablam, canım kardeşim. İnanır mısınız, tüm samimiyetimle söylüyorum, 2 veya 3 kişi görmüşümdür. Zorlama olmayan, kendi tarzıyla oraya gelen, giydiğini yakıştıran, buram buram stil kokan, benim gördüğüm en fazla 3 kişi vardı.
Ve 1..2..3.. SAHNE! Bölüm 1 REZİLLİK!
İstanbul Moda haftası ne kadardır yapılıyorsa, işte o kadardır gitmişimdir. Ve inanın her defasında;
- İnsanların günler öncesinden organizasyonu düzenleyen, defilelerin pr ajanslarını arayıp yer ayırtmalarına rağmen, hep ama hep, hatta hep hep hep hep izleyecekleri moda şovlarının biletlerini almak için per-perişan olmaları, o biletleri orada dağıtmakla görevli olan kızların sürekli ‘sanki bu işi 1 ay, 24 saat aralıksız bir şekilde yapıyormuşcasına’ sağa sola koşturup, AH, OH, OF naraları atmaları,
- Halk ekmeği kuyruğu gibi saatlerce (hatta izleyeceğiniz şovun başlamasına rağmen hala sırada olmanız gibi!) insanların beklemeleri, -öyle bir hava var ki, sanırsınız insanlar oradan geçiyormuş ‘aa kız necla koş feğşighn viik varmış ya gı’ deyip, içeri girdiklerini ve davetiye aldıklarını sanırsınız.-
- Peki herkesin sırada, süper başarısız, yıllardır asla önüne geçemedikleri davetiye rezilliği yüzünden görevli kızlara yalvarmalarına ne demeli?
- En bombası geliyor! ‘Sizin isminiz yok, yazmıyor’ demeleri?! Hadi diyelim karambole bazı insanlar işgüzarlık yapmış olsun. Ama diğer bomba geliyor; ‘Sırada gördüğünüz, sizin isminiz yazmıyor’ dedikleri herkesin sizden önce Deniz Berdan şovunda yerlerine geçmiş ve oturmuş olmaları! AYSİNİRLERİM.
- Asla ve asla, hatta asla asla asla asla ve asla yine değişmeyen, sinema salonlarında yanlış koltuğa oturulur, veya herkes boş bulduğu yere oturur ya? Hani kafasına göre? İşte bunun yine yeniden olması? Asla düzeltilememesi? Böylesine büyük bir markanın ana sponsorluğunda gerçekleşen organizasyonda çalışan herkesin ‘hiçbir etkisinin olmaması?’ ‘bön bön bakmaları!?’
- Onu oradan kaldırıp “…mm beyefendi siz oraya, evet sizi de şöyle alalım, siz biraz geriye yatın, evet evet! siz de kafanızı bacağınızın arasına sokarsanız aslında oraya 4 kişi oturulur beyefendi” muameleleri?
- Defileyi izlemeye gelmişsiniz, fakat içeride bulunan ‘ayrıştırılmış’ ve ‘izole edilmiş’ yüzyıllardır gördüğümüz sandalyelerin olduğu (valla normal sandalyeler vardı) mekana ‘ayy ama sizin bileğinizde Mercedes’in dağıttığı bileklik yooğğkk’ demeleri ve içeri giremememiz?’ ‘Çünkü çok ama çok özür diliyoruz, Mercedes sadece bu ‘alana’ sponsor oldu, geri kalanı ile ilgilenmiyor.’ BY.
Bitmiyor!
Nasıl bitsin ki!? Yıllardır yapamıyorsunuz, biz bir şey dediğimizde, yazdığımızda da şöyle oluyor; ‘amaaan yine eleştiri, yine beğenilmedi.’ Hayır! Siz işinizi doğru yapabilseniz, gerçekten bu denli sonradan görme olmasanız, modadan anlamayan, alakası olmayan herkese, godamanlara davetiyeleri bol keseden dağıtıp, iki kelimeyi bir araya getiremeyen 17 yaşından hallice genç kızları oraya fütursuzca dikmeseniz, insanlara değer verseniz, genç tasarımcıların, adlarını duyurabilecekleri mecraları, doğru seçip, güzel ağırlasanız, biz severiz. Vallahi bayılırız hatta.
Bitti sandığınız oluyor dimi yazıyı okurken? Ay canlarım ya. Kıyamam size. Ama bitmedi, dayanın azıcık kaldı bitecek.
Deniz Berdan defilesi için bekliyoruz, ama nasıl bekliyoruz, en az 50 dakika bekliyoruz. Sonra kapı açılıyor; AA ne oluyor biliyor musunuz? Modanın göbeğinden değil de, lisede fen öğretmeni gibi bir görevli bizi asker gibi sıraya dizerek şöyle diyor; ‘ellerinde davetiye olanların hepsi diğer tarafa sıraya geçsin’. Diğer tarafa bir bakıyoruz ki! Orada da kuyruk olmuş, ve EDİRNEKAPIYA kadar uzuyor! Yani biz (yüzlerce kişi) boşu boşuna sırada beklediğimizle kalarak, bir diğer tarafa fen öğretmenimiz eşliğinde geçiyoruz, geçerken bir kızcağız kavga ediyor, haklı olarak! Diyor ki; ‘ben saatlerdir burada neden bekledim, niye tekrar sıraya giriyorum?’ (CEVAP ALINAMADI)
Sonra bekliyoruz, İstanbullu koyun moda severler olarak -hatta kafamda şu şarkı:
‘Bir o yana bir bu yana göster bana o eşssiz dansını’.
Neyse ki, 2017’de girdiğimiz 25364758 km’lik Berdan’lı kuyruğundan, 2038 senesinde çıkıp içeriye alınıyoruz. (Öylesine kalabalık ki, merdivenleri 3 günde tamamlıyoruz.)
İçeri gireceğiz ama nerdeee!? Aman aman herk’eş’ler oturmuşlar, aman da aman. Ay ay ay. Önüne gelen boş sandalyeye oturtulmuş, yukarıda bahsettiğim şey tam da burada gerçekleşiyor, sen oraya, o buraya, şu şuraya.
Yerimize oturan bir kızcağızı kaldırıyoruz ve OH! Biz artık defile izleyebileceğiz! Yaşasın Fatoş! Bizi bir sevinç almış, bu bir mücadele! Bu bir kazanmışlık! Zafer!
ŞÜKÜR!
Ah be! Bunca yaşanan olaydan sonra bari Deniz Berdan defilesi başarılı olsaydı keşke!
- Şovun tek başarılı yeri, tanıtım videosuydu.
- Defileyi sanıyorum ayıp olmasın diye ‘6’ mankenle gerçekleştirmek istemiş sevgili Berdan.
- Tasarımlar mı?! Bahsetmesem? Veya durun tamam tamam.
- Şöyle bir histi; Hepsi aynı? Daha öncekilerin aynısı? Ufacık bir fark yok?
- Aaa ben farkı gördüm sanki bunun kenarı daha bir kesilmiş makasla.
- Fatih Ürek’in çıkıp yürümesi? Hala anlamadım, bu nasıl bir mesaj olabilir? Hım tamam.
- Defile, sıkıcı, enerjisi düşük, temposuz, havasız, Deniz Berdan’ın tasarımlarını bırakın giymeyi, evinin camlarını bile silmeyecek kadınların dolu olduğu bir şov’cukdu.
Yapamıyorsunuz. Bu sene daha da büyük kötüydü, rezildi, berbattı. İnanın bana, beni tanıyanlar bilir, iyi olsa burayı çiçek bahçesine çevirebilirdim.
Defileden çıktık ve hızlıca uzaklaştık, koşarak!
(Fatma Niyazi Erdoğan’ın defilesine girmedi.)
(Fatma ve Emir bir daha asla feğşihn viik’e gitmeme kararı aldı.)
(Emir hala kendine gelemedi.)