Vücudun Kimyası

Çok yalnız kaldınız ve yalnızlık size göre değil, sonunda karar verebildiniz. Başlarda belki iyi geldi, hatta kendinizi çok da iyi hissettiniz ama yalnız uyanılan soğuk bir yataktan bugün son kez çıktığınızı düşündünüz. “Ve evet, artık zamanı!” deyiverdiniz. Aramazsanız bulamayacağınız gibi, aramadan bulunamayacağınızın da farkındasınız. Ve İşte çıkış noktanız: yeni bir ilişki için sahneye atlayacak gücü …

Çok yalnız kaldınız ve yalnızlık size göre değil, sonunda karar verebildiniz. Başlarda belki iyi geldi, hatta kendinizi çok da iyi hissettiniz ama yalnız uyanılan soğuk bir yataktan bugün son kez çıktığınızı düşündünüz. “Ve evet, artık zamanı!” deyiverdiniz. Aramazsanız bulamayacağınız gibi, aramadan bulunamayacağınızın da farkındasınız. Ve İşte çıkış noktanız: yeni bir ilişki için sahneye atlayacak gücü bulduğunuzda ya da “ara verilmiş” ilişkinize – her türlü riske rağmen büyük cesaretle – devam etme kararı verdiğinizde ilk hareketi “nereden başlamalı” ya da “nerede kalmıştık ve nasıl” sorularından alırsınız. Ve ayrılış / geri dönüş sürecinde kasıklarınızdan beyninize doğru şehvetli ve kıpkırmızı bir akım oluşur. Kısacası en bilinen haliyle “gözünüz döner”. Şansınız yaver giderse, içini bu engin hisleri doldurup yükleyebileceğiniz kalitede beğendiğiniz bir tip bulursunuz. Yoksa sadece yatarsınız ve gelip geçer isimsiz bir beden hayatınızdan. İşte bu durum kimsenin aslında doğru düzgün tanımlayamayacağı kişiye özel kimyanın sonucudur. Ve ilişkinin olup olamayacağına karar verecek çok bilmişin adı da kimyadır. Eğer o çok bilmiş soktuysa burnunu aranıza tam on ikiden, ister bir kukla şovu karakteri olsun, ister bir çam yarması, ister tabak suratlı bir fodul olsun, ister dünya güzeli, kimya ne derse onu yapacaksınız. Ya gözleriniz fiziki kusurlardan ayrılacak, başlangıçta kasıklarınız görecek, zamanla yüreğiniz de görmek isteyecek ya da sadece kasıklarınızdan gelip geçici bir vücut olarak tarihteki yerini alacaktır. Sonuçta bu bir kimyasal reaksiyondur.

Birşey farkettim ki şimdiye kadar ısrarla anlattıklarımda havanda su dövüp aynı ihtimalleri tekrar tekrar farklı bakışlardan incelemişim. “Farklı” bir anlatım yerine daha yukarı zıplamanın vakti çoktan gelip de geçtiğinden ve hazır o kırmızı basınç karnımda gezinip dururken haydi dedim, rastgele! Beylik laflar mı? Hayır, eğlencenin içinde beylik laf yok, bulamazsınız. Sadece basit bir kimya dersine giriyoruz. Bu, çoğumuzun öğrencilik zamanından aşina olduğu temel bir konu. Kimya ile hayat dahi anlatılabildiğinden dersimizin konusu.

Kimyasal reaksiyon nedir? Reaksiyon koşulları nelerdir? Reaksiyonun sonuçları nelerdir?

Reaksiyon

Dilimizde “tepkime”, yani bir etki ve tepki, etkilenme ve karşılığı. Bu uygun koşullar altında birbirleri ile etkileşime geçerek, özellikleri girdilerin özelliklerinden tamamen farklı yeni bir maddenin oluşumudur. İki farklı madde olarak iki farklı insan düşünün. Uygun koşullar altında reaksiyon sonucu ortak özellikleri paylaşan bir bütündür. Bu, elbette ideal bir durumdur kimilerine göre. Ancak bir ömür sürebilen ilişkilerin var olduğu bir alemde demek bu idealler de yaşanabilmektedir. Bu tür ilişkiler, kimi zaman eşit paylaşımla çoğu zaman da bir baskın bir çekinik karakterin aynı armoniyi yakalamasıyla oluşturulan sadık ve kararlı ilişkilerdir. Kimya iyi yakalanmıştır. Koşullar da “uygun” olduğundan, herhangi bir parçalanmanın pek de mümkün olmadığı tamamen farklı ve kararlı bir birlikteliktir bu. Güzel. Sağlam sonuç. Peki ya uygun koşullar?

Tek başınıza olduğunuz yerde durup dururken ortaya çıkan bu ikileşme istediği de nereden geliyor? Salt ve ilkel çiftleşme isteği, neden ilişki isteğine dönüveriyor bir anda? Ya da çiftleşme ile seks arasındaki çizgi nasıl bu kadar kırılganlaşabiliyor saniyeler içinde? Neden karşı konulamıyor? Herkesin basitçe irdelediğini sandığı, üzerine cahilce sözcükler parçaladığı, ancak asla doğru ve net olarak tanımlanamayacak şu kimya yüzünden, o kırmızı basınç yüzünden… Uygun koşullar mı demiştik?

Uygun Koşullar

Optimum sıcaklıktan başlayabiliriz. Birçok ilişki bahar aylarında başlar, ne dondurucudur hava, ne de buharlaştıracak kadar sıcak. Yaz aşkı da var demeyin, kapılmayan azdır aranızda. Yazın “aşk” ve onun cinselliğini karıştırmamalı. Çoğu yaz aşkı, sıcaklığın da verdiği rahatlamanın etkisiyle açığa vurulmuş cinsel arzulardan ibarettir. Yaz sonunda kimya buna muhtemelen “dur!” çekecektir. En sağlam ilişkiler, kış soğuduğunda başlar. Çünkü reaksiyona girebilmek için ortam o kadar soğuktur ki, insanüstü ve kimyaüstü bir çabayla oluşturulan bir reaksiyonun ürün de çok sağlam karakterde olacaktır.

Evet, reaksiyon olacak da, ortamda uygun maddelerin bulunması şart elbette. Of! diyeceğim, bu yüzyılda uygun madde bulamayanı taşlayarak kovuyorlar. Sınırların ve dillerin ortadan kalktığı günümüzde bu uygun madde burnumuzun dibinde de bulunabiliyor, ta cehennemin dibinde de… “Şekillere” hapsolanlar hariç, yeni bir arayış içerisine girmiş olan ya buluyor eşini ya da bulunuyor. Yeter ki niyet belli ve açık olsun. Takıntılardan ve önyargılardan uzak hayatların şansı daha da yaver gitmeye gebe. Niyet. Evet, niyet. Bu sonuçta bir kimyasal reaksiyondur. İç içe geçmesi muhtemel iki hayatın birbirini bulmasıdır. İhtimal hesaplanamayacağı gibi, hiç yok da değildir.

E şimdi ortam uygun, sıcaklık da fena değil, maddeler de mevcut, nasıl başlatalım reaksiyonu? Katalizör serpelim bakalım neler olacak? Bitmek tükenmek bilmeyen bir yalnızlık hissi, bu yalnızlık aslında yaşanamayan ve günden güne bastıran zembereği köküne kadar kurulmuş cinsellik, bu cinselliğin kasıklardan beyne hareketi, temasın başlangıcı karşı konulamaz bir sarılma isteği, ait olma ve sahip olma duygularının baskıları, şehrin boş kalabalığı, aşina bir ses duyma ihtiyacı gibi herşey katalizör vazifesi görebilir. Bu liste de sonsuza kadar uzayıp gider. Bir gülüş, bir bakış, bir temas, sıcak bir ses, bir sakarlık, bir telaş ya da bir yağmur damlası, kar… Herşey katalizör olabilir isterseniz.

Dedim ya, bu kurallar ideal durumlarda geçerli. Sonuçta hayatın kendisi zaten ideal olmadığından “en” bulabilenler, büyük ihtimali tam on ikiden yakalama şansına erişmiş olanlardır. Bizler ise sadece bu ideale yaklaşabilenleri, reaksiyona girmek istediğimizde, bizim gibi istekli birini tercih ediyoruz. Evet, ideal olmamamıza rağmen bizim de ilişkilerimiz gayet sağlam, aşk ve sevgi arasında dolanıp duruyor çoğu zaman. Biz de kelimelerdir anlattığım bu ideali referans alan olarak kuruyoruz ilişkilerimizi. Önemli olan nokta, reaksiyona girmeye ne kadar istekli olup, olmadığınız ve reaksiyona girdiğiniz diğer kimyanın size verip, sizden alıp götürdükleri arasındaki dengedir. Ya da en güzel ve en çekici haliyle dengesizliktir. Ortam koşullarına göre her an yatay bir değişiklik gösterebilecek, nazik bir dengesizlik. Zaten bu denge de, dengesizlik de bizden bağımsız olarak genlerimize kodlanmış durumda.

Vücudumuzun Kimyası

Peki, bu kimya bozulursa? Serbest radikaller fırlar piyasaya ve her an reaksiyona girmeye hazırdır. Ama bu reaksiyon, bozuk bir kimyada sadece kasıklarda sınırlı kalacaktır. Her ne koşula olursa olsun, bulabildiği her uygun kimya ile reaksiyona girecektir. Sonra sıradaki, sıradaki, sonraki, yetmedi… daha…

Sakın korkmayın bu durumdan, bu da doğal. Kimse kusursuz değil, hiç kimse.

Reaksiyona girmeye hazır olduğunda gözden kaçırmamanız gereken durum, suyun durumudur. Hidrojen ve oksijen gazdır. Ancak ikisinin oluşturduğu yeni madde sıvıdır. Asla eski halinize dönememeyi göze almış olmanız gereklidir.

Yorumlar

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir