Yeni bir araştırma cinsel akışkanlığın tahmin ettiğimizden daha yaygın olduğunu gösteriyor Bu hafta cinsel akışkanlık teorisi ile alakalı yayınlanan bir araştırma makalesi, bir insanın cinsel yöneliminin hayatı boyunca gelgitlere uğrayabileceğini ya da değişebileceğini gösteriyor. Kuzey Amerika Menapoz Topluluğu’nda sunulan bir rapor sağlık alanında cinsel akışkanlığına farkındalık getirmek istiyor. Cinsel akışkanlığın kadınlarda erkeklerden daha sık bulunduğunu …
‘Cinsel Akışkanlık Tahmin Ettiğimizden Çok Daha Yaygın’
Yeni bir araştırma cinsel akışkanlığın tahmin ettiğimizden daha yaygın olduğunu gösteriyor
Bu hafta cinsel akışkanlık teorisi ile alakalı yayınlanan bir araştırma makalesi, bir insanın cinsel yöneliminin hayatı boyunca gelgitlere uğrayabileceğini ya da değişebileceğini gösteriyor.
Kuzey Amerika Menapoz Topluluğu’nda sunulan bir rapor sağlık alanında cinsel akışkanlığına farkındalık getirmek istiyor.
Cinsel akışkanlığın kadınlarda erkeklerden daha sık bulunduğunu iddia eden raporun araştırmacıları ileriki yaşlarında hemcinslerine ilk defa ilgi duymaya başlayan kadınlara yardımcı olmak istiyorlar.
Araştırmacılar aynı zamanda doktorları kadın hastalarının geçmişte sadece tek bir cinsiyetle beraber olduklarını varsaymamalarını istiyorlar.
Kinsberg; “Erkeklerle evlilikleri olan ve bir aile kurmuş kadınların bir noktadan sonra, genelde kırklı yaşlarında, başka kadınlara karşı ilgi duyduklarını biliyoruz,” diyor.
Araştırma bunun evrimsel bir sebebi olabileceğini öne sürüyor. Kadınların erkeklerle birlikte olma arzuları menopoza girdiklerinde düşebilir ve diğer kadınlara ilgi duymaya başlayabilirler.
Araştırmacılardan biri olan Dr. Lisa Diamond araştırmanın bilimsel tabanı olduğuna da inanıyor.
Dr. Diamon Daily Mail’e cinsel akışkanlığın zaman içinde “hormonal değişiklikler, fiziksel tecrübeler ve cinsel arzular araasındaki karmaşık bir dinamikten ötürü” değişebileceğini söyledi.
2008 yılında Diamond, on sene boyunca 79 yaşındaki lezbiyen, biseksüel, ve “etiketsiz” bir bireyi takip ettiği raporunu yayınladı. Raporun bulgusu, bireyin kendisini tanımladığı etiketlerin üçte ikisinin araştırma sürecinde değişmiş olduğu.
Araştırmacılar cinsel kimliklerini sonradan keşfeden kadınlar için doktorlar arasında farkındalık yaratmak istiyorlar.
Dr JoAnn Pinkerton; “Kadınların her zaman sağlık profesyonelleriyle aralarında açık bir diyalog olmalı. Sağlık problemlerini ve hayatlarındaki değişiklikleri doktorlarıyla rahatça paylaşabilmeliler,” diyor.
“Bu bulgular bize hastalar hakkında önyargılarımızın olmamasını ve her hastaya problemlerini dinlerken cinsel yönelimlerini sormamız gerektiğini gösteriyor.”
Kinsberg, sağlık profesyonellerinin uzun süredir tedavi ettikleri hastalar konusunda bile kesin yargılarda bulunmamalarını söylüyor.
Araştırmacılar kadınların da bu akışkanlığın yaygın olduğunu bilmelerini ve böyle bir durumda kendilerini yalnız hissetmemelerini istiyorlar. Hayatlarının ileriki yıllarında cinsel ilgilerinin hemcinslerine kaydığını fark eden kadınların bunun normal bir süreç olduğunu bilmelerini istiyor.
Bazı kişiler araştırmanın biseksüellikle olan ilişkisini sorguluyor. Dr. Diamon bizzat biseksüelliğin “yüksek kapasiteli bir cinsel akışkanlık” olabileciğini söylerken, pek çok kişi bu iki kimliğin birbirlerine benzediklerine katılıyorlar.
Cinsel akışkanlığın varlığını reddetmeseler de bazı biseksüel aktivistler araştırmanın cinsel akışkanlığın medya ve ünlüler tarafından popülerlik kazandığı gibi yorumlarının bifobik olduğunu ileri sürüyorlar.
Bazı kişiler bu araştırmanın LGBT şemsiyesini daha önce tanımlanmamış kimliklere açabileceğini söylerken, eşcinsel bireylerin özfailliklerinin kısıtlanmasının ve biseksüel bireylere karşı ön yargı oluşmasının da mümkün olabileceğini söylüyorlar.