Ankara’yı Eskişehir’i Van’ı Muğla’yı vs bilemem ama bir gerçek var ki İstanbullu dinozorlar translardan korkuyorlar. Hatta abartmak gibi olmasın tiksiniyorlar. Kim bu dinozorlar? Ne yaşamışlar? Ne olmuş da bu kadar ayrışıyorlar translardan? Gerçekten çok merak ediyorum. Bilenler bilir ben İstanbul’a 2000 li yılların başında Adana’dan geldim. Ne Adana’da ne İstanbul’ da ne de 35 yıllık …
Dinozorlar Neden Translardan Korkuyorlar?
Ankara’yı Eskişehir’i Van’ı Muğla’yı vs bilemem ama bir gerçek var ki İstanbullu dinozorlar translardan korkuyorlar. Hatta abartmak gibi olmasın tiksiniyorlar. Kim bu dinozorlar? Ne yaşamışlar? Ne olmuş da bu kadar ayrışıyorlar translardan? Gerçekten çok merak ediyorum.
Bilenler bilir ben İstanbul’a 2000 li yılların başında Adana’dan geldim. Ne Adana’da ne İstanbul’ da ne de 35 yıllık hayatımın hiç bir evresinde kendimi diğer LGBT bireylerden ayrıştırmadım. Trans kimliğimi de lezbiyen gey ya da biseksüellerden ayrıştırmadım. Elbette ki yönelim ve cinsiyet kimliği farklı şeyler. Elbette ki hissettiklerimiz, yaşadıklarımız, çoğu zaman sorunlarımız farklı ama biz aynı yolun yolcusuyuz. LGBT bireylerin hepsi “diğerleri” tarafından tek kelime ile adlandırılıyor: “İbne”.
Madem hepimiz “ibne”yiz ve artık politik olarak bu ibneliği kabul ediyoruz; zorumuz ne? Niye ayrışıyoruz?
İstanbul’a ilk geldiğimde birazda kezbanlığın verdiği cesaretle tüm gey, biseksüel ve translara “bacım” muhabbeti yapıyordum. Belki o zaman benim için de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği farklılıkları yoktu ve büyük ihtimalle ben o üst başlığı benimsemiştim: İbne. Zamanla anladım ki tüm eşcinseller bacım olmak zorunda değil. Adam erkek ve erkek seviyor hepsi bu. Yani tüm GBT bireyleri lubunya sınıfına sokmanın alemi yok. Bir musibet bin nasihatten iyidir derler. Ben de İstanbul’a gelişimden kısa süre sonra gerek aşağılamalar gerek uzak durmalarla anladım ki hepimiz “bacı” değiliz.
Bütün bunlara rağmen benim için “yoldaş” olma durumu değişmedi ve değişeceğini zannetmiyorum.
Gelelim dinozorların trans korkusuna. Öncelikle kim bu dinazorlar? Dinazorlar: benden 1-2 jenerasyon önceki erkek eşcinsel ablalarım. 80’lerde veya 90’larda içine itildiğimiz o izbe barların o zaman ki müdavimleri. Şimdi onların bir çoğu iş sahibi oldu. Bazıları “ünlü” statüsüne sahip şarkıcı, oyuncu, showman bir kısmı artık alemde takılmayan ablalarımız. Bu dinozorların çoğunluğu -en azından benim karşılaştığım çoğunluğun- transfobik. Translardan resmen irite oluyorlar. Bu çoğunluğun bir kısmı ortalıkta “travesti” gibi gezen ama erkekliklerine laf ettirmeyen “mış” gibi yapmayı düstur edinmiş kişiler. Artık olamadıkları kimliğe mi tahammül edemiyorlar, yaşayamadıkları hayata mı dayanamıyorlar bilmiyorum. Ama şu bir gerçek ki bu dinozor ablalarımız Rüya Sineması’nda, o dönemin parklarında ve izbe barlarında cirit attıkları dönemlerde bir şeyler yaşamışlar. Eğer bir şeyler yaşamamış olsalardı, bir zamanların haber programlarında ki “Yine o adamlar” başlıklı trans haberlerine bu kadar takılmazlardı. En azından zeka seviyeleri buna elvermez diye düşünüyorum. Bu arada özellikle belirteyim ki “dinozor” kelimesini bir aşağılama olarak değil; büyüklerimiz, atalarımız anlamında kullanıyorum!
Bazı arkadaşlarımız “…ama translar da şöyle yapıyorlardı.” diyecektir. Doğrudur. Belki de birçok “hata” yapmış olabilir trans ablalarımız. Unutulmasın ki o ablalarımızın hataları, günahları, sevapları ve attığı adımlar sayesinde bu ülkede birçok şey değişti. O ablalarımız Abonoz’da, Ülker Sokak’ta, Bayram Sokak’ta, İstiklal Caddesi’nde vs kendilerini var etmeselerdi bugün ben bu yazıyı yazıyor olamazdım. Dinozor ablalarımız izbe barlarda boyunlarına doladıkları ipek şallarını bar çıkışı cebine saklayıp evlerinin yolunu tutarken, kendilerini ayrıştırdıkları platin sarısı kaynaklı, mini etekli ablalarımız varoluşlarını 7/24 yaşamaya ve ikiyüzlülere tokat atmaya devam ediyorlardı. Hadi bunları da geçelim; artık devir değişti. O köprünün altından çook sular aktı. Yeni jenerasyon trans bireyler gümbür gümbür geliyor: zekaları, bakış açıları, vasıfları ve daha net ayakta duruşları ile daha 16 yaşında bile aynaya bakıp “Ben transseksüelim” diyebiliyor ve üzerlerine yapışmış bütün “translar da şöyle” klişelerinden sıyrılarak içine çekilmeye çalışıldıkları çukurdan zıplaya zıplaya çıkıyorlar
Madem artık devir değişti, kafa değişti niye bu algılar değişmiyor. Neden dinozor ablalarımız bize hâlâ 30 yıl öncesinin yargıları ile yaklaşıyorlar anlamıyorum. Bizi ortamlara sokmayarak, işlerimizden ederek, tepeden bakmaya devam ederek nasıl “beklentilerini” karşılamamızı bekliyorlar anlamıyorum. Yoksa bütün bu üzerimize basmalar kendilerini iyi hissetmeleri, ezildikleri ortamlarda daha ezik olanları düşünerek rahat etmek için mi acaba?
Sebep ne olursa olsun artık kafalarını değiştirsinler. Bizim onlara “her şeye rağmen” gösterdiğimiz saygının hatırına biraz sevgi ile yaklaşsınlar yeterli.
*Bu yazı ilk olarak Homojen’de yayınlamıştır.