Karşınızda Humphrey Bogart'ın filmin son 5 dakikasında söylediği, "Kaptan Renault'u vurmak istiyordum... Şimdi de seni vurmak istiyorum." cümlesi ile dünyanın en iyi filmi olmaya aday yapımlardan biri Casablanca'nın kötü karakteri Conrad Veidt. 1942'de savaş zamanında geçen romantik filmi izlemediyseniz hemen izlemenizi öneririz. Ayrıca müzikleri de harika. İçerisinde klasik kötü adam karakterini barındıran yapımda izleyiciyi sinemaya …
Dünyanın İlk Profesyonel Çekimli Lgbti+ Filmi: Anders als die Andern
Karşınızda Humphrey Bogart’ın filmin son 5 dakikasında söylediği, “Kaptan Renault’u vurmak istiyordum… Şimdi de seni vurmak istiyorum.” cümlesi ile dünyanın en iyi filmi olmaya aday yapımlardan biri Casablanca’nın kötü karakteri Conrad Veidt.
1942’de savaş zamanında geçen romantik filmi izlemediyseniz hemen izlemenizi öneririz. Ayrıca müzikleri de harika.
İçerisinde klasik kötü adam karakterini barındıran yapımda izleyiciyi sinemaya Bogart ve Ingrid Bergman taşımış olsa da ikisi de kötü Nazi adamı canlandıran Conrad Veidt’ten az ödeme almış.
Veidt, oyunculuk kariyeri boyunca 100’den fazla filmde yer aldı falat bunlardan biri bütün dikkatleri üzerine çekiyor.
Tarihteki ilk eşcinsel konulu yapım denilince aklınıza 1980-1990’lar geliyordur fakat yanılıyorsunuz, hem de çok..
Alman sessiz filmi Anders als die Andern (Ötekilerden farklı) 1919’da çekildi. Veidt (biseksüel olduğuna dair birçok iddia var) filme Paul Korner adında, Kurt adındaki öğrencisine aşık olan eşcinsel bir kemanisti canlandırıyor.
Yapımın tarihte eşcinsel haklarına değinen ilk film olduğu düşünülüyor. Sonu iyi bitmese de eşcinsel karakterlerin aşkının merkezde olması bu ünvan için oldukça yeterli.
Filmin açılış sahnesinde Korner gazetedeki haberlere göz atıyor ve intihar eden erkek sayısındaki artış gözünden kaçmıyor. Korner bunun sebebinin o dönemde Almany’da eşcinselliği yasaklayan 175 sayılı kanun olduğunu biliyor.
O dönemde kanun şu şekilde,
“Erkekler arasında ve insan-hayvan arasındaki cinsel ilişkiler bir hapse atılma ve sivil haklardan mahrum kalma sebebidir.”
Filmde çağlar boyu eşcinsel olduğu tartışılan Da Vinci ve Tchaikovsky gibi isimlere de yer veriliyor.
Yapımda ikili arasındaki ilişki ilerlerken el ele tutuşurken görülmeleri üzerine hayatları alt üst oluyor.
Korner ikiliyi ispiyonlayan kişiyle bir kostümlü partide tanışıyor ve bu partide ikilinin dans ettiği sahneler var. Bu tarihte ilk defa iki eşcinsel erkeğin dans ederken görüntülenmesi olarak geçiyor. Oyun yazarı Anita Loss o dönemde şunları söylüyor,
“Gece tanıştığınız güzel Berlin leydileri genellikle erkek çıkardı ve mahallenin en güzel kızı Conrad Veidt’ti.”
Daha önce okulda da yönelimi yüzünden sıkıntı yaşan Kurt ispiyonlandıklarını öğrenince kaçıyor ve Paul’ü geride kalbi kırık bir şekilde bırakıyor.
Kurt’ün ebeveynleri oğullarını hipnoz ile “tedavi” olması için dönemin eşcinsel hakları savunucusu Magnus Hirschfeld tarafından canlandırılan bir psikoloğa götürüyorlar. Psikolog anne ve babaya şu açıklamayı yapıyor,
“Eşcinsellik ne bir hastalık ne de bir suç. Oğlunuz bir hastalık geçirmiyor onu rahatsız eden şey yargılanma hissi. Şu an uygulanan yasa adil ve doğru değil ve ne yazık ki şu an eşcinseller geçmişte cadıların yaşadıklarını yaşıyor.”
Korner olaylar sonucunda tutuklanıyor ve mahkemeye çıkıyor. Sempatik olarak tanımlayabileceğimiz yargıç, Korner’a en düşük ceza olan 1 hafta hapis cezası veriyor fakat itibarı zedelenen Korner ailesi tarafından reddediliyor, işini kaybediyor ve sonunda canına kıyıyor.
Korner’ın ölü bedenini gören Kurt’de intihar etmeye kalkışıyor falat tam o sırada Hirschfeld geliyor ve “Korner ve onun gibi binlerce insanın başına gelen bu olayları önlemek için yaşamaya devam etmelisin. Bilinçli olarak Korner ve ondan önceki bütün adamlar için adaleti sağlamalısın.” Diyerek Kurt’ün hayatını kurtarıyor.
Mayıs 1919’da yayınlanan film yayınlandığı dönemde çok güzel tepkiler alıyor fakat sonrasında yapım dönemin muhafazakar grupları tarafından ardı arkası kesilmez bir saldırıya uğruyor.
Filmin gençleri eşcinselliğe yönelttiğini iddia eden muhafazakarlar ölüm tehditleri yolluyor ve filmi gösterime sokan sinemalara gaz vermek ve fare salmak gibi tehditler savuruyorlar. Veidt sonunda Hitler’in kendisinden bile bir nefret mektubu alıyor.
Yayınlanmasının 1 sene ardından ülkede yasaklanan film sadece avukatlar ve doktorlar tarafından bilimsel nedenlerle izlenebiliyor.
1927’de yapımcılar ve Hirschfeld filmin kesilmiş bir versiyonunu yayınlasa da yasağı kaldırma konusunda başarısız oluyorlar.
Hitler 1933’te başa geçince Hirschfeld’in cinsiyet araştırmaları enstitüsü saldırıya uğruyor ve Hirschfeld vatan haini ilan ediliyor.
İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden yıllar sonra 1970’te filmin kesintiye uğramış bir versiyonu Sovyet Rusya’da ortaya çıkıyor. Anlaşılan Hirschfeld boş durmamış.
Filmin bulunan versiyonu 50 dakika ama asıl film 90 dakika ve önemli sahnelerin çoğu yok.
Amerika Arşivi’nin direktörü Jan Christopher Horak konu ile ilgili,
“Filmin bakış açısı döneminin neredeyse 50 yıl ilerisinde. Filmde eşcinselliğin bir hastalık olmadığından bahsediliyor. Bu düşünce 80’lere kadar ülkede yoktu. Filmin tamamı elimizde olmasa da yapım Berlin’in filmde geçen dönemini gayet iy açıklıyor. Bu eşcinsel bir ilişkiyi konu alan en eski yapım.” Diyor.
Conrad Veidt filmden ve aldığı tepkilere rağmen durmuyor. 100’den fazla başarılı yapıma imza atıyor ve her ne kadar Casablanca’da onu bir Nazi olarak tanısak da Nazi’lere karşı verilen savaşta aktif rol alıyor. İki kere evleniyor ve eşlerinden biri Yahudi ayrıca Yahudi’lerin toplama kamplarından kaçmalarına yardımcı oluyor. Vatan haini ilan edilen Veidt yakalanıp işkence görüyor. İngiltere Vedit’i almak istiyor ve şanslıyız ki Almanlar Veidt’i İngiltere’ye veriyor ve ömrünün sonuna kadar orada yaşıyor.