İlk sezonu geçtiğimiz günlerde biten Euphoria, gönlümüzde bambaşka bir yere sahip. LGBT'nin problemlerini her yayın aynı özenle işlemiyor. Euphoria ise her bir sahnesi, her bir karakteri ve senaryosunda her bir detay ile günümüz LGBT'sinin hem üzüntülerini hem de sevinçlerini en güzel şekilde yansıtıyor. "Neden işi gücü bırakıp bu LGBT programını izlemeliyim?" diye düşünüyorsanız bir yere …
Euphoria’yı Sevmek İçin 7 Müthiş Neden
İlk sezonu geçtiğimiz günlerde biten Euphoria, gönlümüzde bambaşka bir yere sahip.
LGBT’nin problemlerini her yayın aynı özenle işlemiyor. Euphoria ise her bir sahnesi, her bir karakteri ve senaryosunda her bir detay ile günümüz LGBT’sinin hem üzüntülerini hem de sevinçlerini en güzel şekilde yansıtıyor.
“Neden işi gücü bırakıp bu LGBT programını izlemeliyim?” diye düşünüyorsanız bir yere kıpırdamayın, yetecek de artacak yedi neden hazırladık. İddialıyız.
1) Karakter Zenginliği
Dizideki her tipleme, kuirliğin farklı bir rengini anlatıyor. Her bir karakterin farklı bir mücadelesi farklı bir kimliği ve farklı bir yönelimi bulunuyor. Tüm bunların arasından, kuirlik hiçbir zaman insanı yoracak şekilde vurgulanmıyor.
2) Karanlığa Işık Tutması
Kuir olmak, her an mutlu olmak ve gökkuşağı içinde yaşamak gibi lanse edilmiyor. Euphoria, kuirliğin bastırılmasının nelere yol açabileceğini Nate ve Cal gibi iki ana karakter ile oldukça güzel bir şekilde anlatıyor.
3) Travma Konseptini Ciddiye Alması
Travma, olayın büyüklüğünden çok kişinin olayı nasıl işlediği ile alakalı – ve Euphoria bunun çok farkında. Trans karakter Jules’un çocukluğu, Nate’nin cinsel yönelimi ile olan problemleri… Tüm bunların keşif süreci ince ince işleniyor ve insanı düşünmeye itiyor.
4) İkili Sistemin Dışına Çıkılması
Kendini ikili sistemin dışında gören kişiler, belki de günümüzde en çok yanlış anlaşılanlar. Rue’nun tüm kalıplardan uzak, beklentilere tepkili, “elbise giymekten hoşlanmayan” kimliği ile ikili sistemin dışındalık güzel bir şekilde ortaya konuyor.
5) Etiketlerin Önemsizliğine Yapılan Vurgu
Devir değişiyor ve kalıplar eski anlamını yitiriyor. Gençler, eskilere kıyasla çok daha akışkan bir ilişki dinamiğine sahip ve Euphoria’nun senaryosu bunun en güzel dışavurumlarından biri. Bir anda başlayan arkadaşlıklar, bir anda yatak odasına taşınan ilişkiler – ve daha fazlası. Bu dizideki kimse kalıplara takılmıyor, sadece yaşamak istiyor.
6) Cinsel Kimliğe Dair Modern Yaklaşımı
Nate, cinselliği hakkında konuşurken kız arkadaşı Maddie’nin cevabı yapıştırdığı harika bir sahne var: “Cinsellik bir spektrumdur!”
Bu aslında dizinin cinselliğe ve cinsel kimliğe olan yaklaşımını harika özetliyor.
7) Destekleyici Aile Bireylerine Yer Verilmesi
Kuir dizilerinin en büyük problemlerinden biri, aileleri sürekli öcü ve dışlayan figürler olarak kurgulamaları. Bu, diziyi izleyen genç zihinleri belki de bazen gerçek olmayacak korkulara sürüklüyor. Euphoria, çocuklarını koşulsuz destekleyen aile karakterleri ile evlat sevgisinin nasıl olması gerektiğini izleyicilere hatırlatıyor ve içimizi umut dolduruyor.