Ülkemizin çok çetrefilli meselelerinden birine değinmek istiyorum, 'Gizli eşcinsellik' Sorularla başlayalım: Neden? Ülkemizin demokrasiyi sindirememiş yapısı, Ataerkil zihniyetin homofobiyle mayalanması (ki Antik Yunan da Ataerkildi, fakat eşcinsellik bugünkü toplumlardan daha mukabildi) İnsanların eşcinsellikle ilgili bilgilerinin tabulaştırılma ve tartışmaya kapalı bir konu olması nedeniyle bilinmezliklerle dolu olması ve ön yargılarla bezenmesi gibi nedenlerle, eşcinsel kimliğe sahip insanlar …
Gizli Eşcinseller Atlası
Ülkemizin çok çetrefilli meselelerinden birine değinmek istiyorum, ‘Gizli eşcinsellik’
Sorularla başlayalım: Neden?
Ülkemizin demokrasiyi sindirememiş yapısı, Ataerkil zihniyetin homofobiyle mayalanması (ki Antik Yunan da Ataerkildi, fakat eşcinsellik bugünkü toplumlardan daha mukabildi) İnsanların eşcinsellikle ilgili bilgilerinin tabulaştırılma ve tartışmaya kapalı bir konu olması nedeniyle bilinmezliklerle dolu olması ve ön yargılarla bezenmesi gibi nedenlerle, eşcinsel kimliğe sahip insanlar kendilerini gizleyerek, ve korku içinde yaşamak zorunda kalmış, hatta kendilerine bile itiraf edecek cesareti olmadığından, bu tepkileri saldırganlık ve nefrete dönüşür olmuş.
Ne zaman?
Anadolu tarihinden bakacak olursak bu perspektifte ülkemiz Osmanlı imparatorluğunda çok daha özgür bir şekilde eşcinselliği ifade edebiliyordu. Bunun başlıca nedenleri Roma İmparatorluğu’nun ve Antik Yunan’ın mirasçısı bir kültürle çevrelenmiş olmamız. Sonuç olarak Osmanlı şairlerine, sosyal hayatlarına, hamamlarına ve parayla seks işçiliği yapıp devlete bağlı erkeklerine baktığımızda, bu konunun çok daha kabul edilebilir olduğunu, hatta ve hatta Avrupa toplumlarının Osmanlı’yı bu rahatlığından dolayı sapkınlıkla suçladığı tarihi belgelerde yer alıyor.
Avrupa’nın etkisi altına girmeye başlamamızla, Avrupa’da kötü ve çok ağır bir suç olarak görülen ve tabulaştırılan eşcinsellik, Türk kültürünü de etkisini altına almaya başladı ve zamanla buradaki bakış açısını değiştirdi. Fakat günümüze kadar ulaşan köçekler, hamam oğlanı deyimleri gibi örtülü bir miras da bıraktı.
Nasıl?
Böyle bir toplumda yetişen birey, bilinçaltından homofobik öğretilerle kutsanır. Ağlamanın güçsüz bulunması ve erkeklere yakıştırılmaması aslında kadına yüklenen rollerin, karikatürize taçlandırılmalarından sadece biri. Topluma uyum sağlamaya çalışan birey, mecburen bu öğrendiği kalıplarla kendine karakter çizmek durumundadır ve bu sert erkeği her şekilde müdafaa etmek durumundadır, içindeki yapı çok farklı olsa bile, kendini topluma kanıtlamaya çalışan bireyimiz sabah akşam yalandan askerlik hikayeleri, sığ futbol destanlarını, ağır kokulu kahvelerin çemberinde tekrar tekrar ispat eder. Beklentiler arttıkça bir evlilik sohbeti başlar, erkeklerin erkek çocuğu olur mottosuyla bol bol çocuk yapılır ve erkek arkadaşları futbol maçlarını izlerken gizli eşcinsel bireyimiz pala bıyıklarının altından erkek süzer. Eğer kendine dahi itiraf edemiyorsa bu durumu, ya iç çelişkilerle dolu bir durumda sürer gider,ya da kendiyle yüzleşip bunu elinden geldiğince gizli yapmaya çalışır.
Sonuç olarak bir ömür kargaşayla, hormon beyin çatışmalarıyla, davranış kontrolleriyle ve kendini sevdirme çabalarıyla geçer gider. Kimi daha kolay adapte olurken, kimi toplumun tecrit ettiği gettolarda seks işçiliğine sürüklenir (çünkü toplumun açık yaşayan insanlar için de belirlediği kurallar vardır) günümüzde bu kalıpların, at gözlüğü yargıların kırılmaya başladığını, insanların eşcinselliği sadece bir günah çıkmazı değil, bir yönelim olarak görmeye başladığını görmek güzel, fakat psikolojilerinin defalarca toplum tarafından ırzına geçilmiş bu insanlar sürüsü (ki eşcinsellerin ülkedeki büyük çoğunluğu kendileri) acaba bu geçiş sürecinde nasıl bir duruş sergileyecek merak konusu.