Eşcinsellik sürekli yeni bir şeymiş gibi lanse ediliyor ama biliyoruz ki tarih boyunca örneklerini her kültürde, hatta ülkemizin tarihinde de sıklıkla gördük. Yeni bir trend gibi mi gösterilmeye çalışılıyor yoksa genetik faktörlerinin etkilemediğini öne sürmek için mi bu kadar gizleniyor bilinmez ama hakikat karşımızda çok net duruyor aslında... Tarih, o döneme hükmedenler tarafından yazılır. Ve …
Herkül De Mi Gaydi?
Eşcinsellik sürekli yeni bir şeymiş gibi lanse ediliyor ama biliyoruz ki tarih boyunca örneklerini her kültürde, hatta ülkemizin tarihinde de sıklıkla gördük.
Yeni bir trend gibi mi gösterilmeye çalışılıyor yoksa genetik faktörlerinin etkilemediğini öne sürmek için mi bu kadar gizleniyor bilinmez ama hakikat karşımızda çok net duruyor aslında…
Tarih, o döneme hükmedenler tarafından yazılır. Ve genelde de ileride neyin hatırlanması gerektiğini, neyin unutulup gideceğini seçenler de yine onlardır.
Tarih kitaplarını açtığınızda -liselerde okulda okutulan cinslerden- göreceğiniz tek şey şudur; hiçbir toplum eşcinsellikle anılmamış, ne bir ressam ne bir şair, ne de ünlü bir erkek başka bir erkeğe aşık olmamıştır.
Ancak henüz sansürlenmemiş kaynaklar tam tersini gösteriyor; eşcinsellik tüm toplumlarda var olmasına rağmen sadece zamandan zamana ya da toplumdan topluma eşcinselliğe olan tepki değişiklik göstermiş. Tarih boyunca toplumların çok büyük bir çoğunluğu net bir şekilde bu durumu olağan kabul ederken, sadece bazı toplumlar eşcinselliği reddetmiş ve kapamaya çalışmış.
Peki Eski Yunan’da erkeklerin kısmen de olsa diğer erkeklerle evlenebildiğini biliyor muydunuz?
Yetişkin iki erkek arasındaki ilişki doğrudan evlilik kabul edilmese de, evliliğin getirdiği nimetlerden eşcinsel çiftlerin de yararlanmasını sağlıyordu ancak o dönemlerde “eşcinsellik” kavramı henüz ortaya çıkmış değildi). Yaş farkının olduğu durumlarda ise farklı bi durum vardı Eski Yunan’da. Malumunuz 30-40 yaşlarını geçmiş bir üst tabakadan erkek, çocuk yaştaki kızlarla rahatlıkla evelenebiliyordu, şimdi işin ilginç kısmına gelelim; bir erkek çocukla da evlenebiliyorlardı! Tek fark, kız çocuğu babasının rızasıyla evlendirilirken, erkek çocuklarına kendi fikirleri soruluyordu.
Yine eski Yunan’da demokrasinin bugünkü sembollerinin eşcinsel iki aşığın olduğunu biliyor muydunuz?
Harmodius ve Aristogeiton, birlikte dönemin Tiran’ını yıkarak demokrasinin sembolü haline geliyorlardı, ama tarih sayfalarına başka bi açıdan bakarsanız da, birbirlerine aşık mükemmel de bir çiftlerdi!
Peki Büyük İskender’le çok yakın arkadaşı diye bildiğimiz Hephaestion arasında neler vardı?
Çok fazla yakın arkadaşı olan İskender’in en büyük sırdaşı ve hayatının büyük kısmını geçirdiği kişiydi Hephaestion. Tarih ne yazık ki her şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya sunamıyor bize ama dünyanın gelmiş geçmiş en büyük dedikodusu hiç kuşkusuz -kimilerine göre kanıtlanmış kimilerine göre hala kanıtlar yetersiz- bu ikilinin dillere destan aşkıydı!
Konu Eski Yunan’dan Osmanlı’ya atladığında ise hepimizin tek tek aklına gelen bir iki başlık var; erkek haremler, Nedim’in ve bir çok şairin erkeklere yazdığı şiirler, eşcinsel temalı minyatürler ve daha neler neler…
Modern çağlara geldiğimide karşımıza çıkan daha da çok isim var.
Sinsine Şapeli’nin mükemmel fresklerle süslemiş Michelangelo, sonatlarında beğendiği erkeğe serenatlar yapmış Shakespeare, Leonardo Da Vinci, Blake, Whitman, Proust, Baden-Powell, Tchaikovsky, Britten, Auden, Isherwood. . . Hepsi adı bir şekilde eşcinsel ilişkilerle geçmiş, direkt sadece erkeklerle ya da hayatının bir zamanında kadınlarla olan ilişkilerinin arasında erkeğe de yer vermiş isimler…
Gelelim başlıkta sorduğumuz soruya, e peki Herkül de eşcinsel miydi?
Tarih kitapları, hikayeler ve mitlere göre, eşcinsel olmasa da biseksüel olduğu kesindi. Arkasında 500 çocuk bırakmasıyla ünlenmiş Herkül’ün erkek aşıklarından sadece bilinenleri şunlar; Admetos, Iphitos, Euphemos, Elacatas, Abderus ve Iolaos.
Peki, tarihte kimi zamanında çok normal karşılanmış, kimi zamanında ters tepmiş bu meselenin, gerçekten bir “mesele” haline dönüşmesi acaba ne zamanı buldu? Ne oldu da Osmanlı’da minyatürlere çizilebilen görseller, kahvehanelerde söylenilebilen o şiirler, ordunun yanında cinsel ihtiyacı karşılasın diye götürülen erkekler… Birleşik Krallık’tan, ABD’den 100 yıl kadar öncesinde (1858 yılında), eşcinsel ilişkiye izin veren yasayı geçiren ilk büyük devlet olan Osmanlı’da ne oldu da aşırı ve keskin homofobik bir dünya oluştu?
Tarih maalesef bize her zaman cevapları veremiyor, ama bugün şunu biliyoruz ki, Herkül bile utanmadan, korkmadan “yasak” aşkını yaşayabilmişse, artık LGBT bireylerin de kabuklarından çıkıp en azından kendi çevrelerinde, onları seven insanlara açılmaları; onların homofobikliklerini onlara en sevdikleri insanın da öyle olduğunu göstererek kırmanın vakti gelmedi mi?