Hinduizm’deki Gizli Üçüncü Cinsiyet: Tritiya Prakriti

Dünyanın dört bir yanında non-binary insanların hakları için yavaş ama kararlı ilerlemeler devam ederken, hala Hindistan'da bu kişilere kötü davranılıyor ve üzerilerine çamur atılıyor. Birçok Hintli bu grup insanları yok sayıyor ve onlardan kaçınıyor, ancak bunların kaçı non-binarylerin Hindu mitolojisinde sadece tanınmadığını, aynı zamanda büyük saygı gördüklerini biliyor? 1.324 milyarlık büyük Hintli nüfusunun sadece 5 …

Dünyanın dört bir yanında non-binary insanların hakları için yavaş ama kararlı ilerlemeler devam ederken, hala Hindistan’da bu kişilere kötü davranılıyor ve üzerilerine çamur atılıyor. Birçok Hintli bu grup insanları yok sayıyor ve onlardan kaçınıyor, ancak bunların kaçı non-binarylerin Hindu mitolojisinde sadece tanınmadığını, aynı zamanda büyük saygı gördüklerini biliyor?

1.324 milyarlık büyük Hintli nüfusunun sadece 5 milyonu transseksüel. Yaklaşık 23 yıl önce üçüncü bir cinsiyet olarak oy verme hakkı kazanmalarına rağmen transseksüeller, şiddet görmeye ve istenmemeye devam ediyor.

Hijra olarak bilinen transseksüeller toplumdan dışlanıyor ve dilenmeye veya fahişelik yapmaya zorlanıyorlar. Hal böyleyken, Hindistan’da eşcinsel evlilik de yasak.

Ülkenin %80’i tarafından inanılan Hindu dininin, kutsal metinlerinde üçüncü bir cinsiyet detayla anlatıldığınıve bu kişilere büyük saygı duyulduğunu öğrenmek birçok kişiyi şaşırtacaktır. Bu üçüncü cinsiyeti tarif etmek için kullanılan Hindu terimi tritiya rakriti ve çoğu kişi bu konsept hakkında hiç bilgi sahibi değil.

Tritiya Prakriti Ne Demek?

Tritiya prakriti, açıkça ‘üçüncü cinsiyet’ demek ve ruhen, bedenen ne kadın ne de erkek olanları temsil ediyor. Hindu mitolojisinde cinsiyetlerini sürekli değiştiren bu üçüncü cinsiyet hakkında birçok hikaye var, çünkü bu inanışta cinsiyetin daha akışkan bir şey olduğu düşünülüyor.

Londralı mitolojist Seema Anand şöyle anlatıyor:

“Bu hikayelerin bize geliş şekli, hala birini veya diğerini tanımlayabiliyoruz ama bu hikayelerin bazılarında sürekli bir değişim var. Yani belli ki bir ‘orta cinsiyet’ var. İkisi de değil. Resmen bir üçüncü cinsiyet.”

Cinsiyetin ruhani keşfi genelde semavi, elle tutulamaz olan, akıcı bir şekilde cinsiyet ve şekil değiştirebilen ve kendileri de üçüncü cinsiyete ait görülen Hindu tanrılarında görülüyor. Örneğin, en popüler tanrılardan biri olan Krishna, bir şeytanla evlenip sonunda onu savaşta mağlup etmek için çok güzel bir kadın formuna bürünüyor.

Diğer bir çok bilinen tanrı olan Shiva, dişi karşılığı olan Shakti’yle birleşerek ‘Ardhanarisvara’ya dönüşüyor. Ardhanarisvara yarı kadın, yarı erkek ve ikisinin bir birleşimi. Bu form hijralar tarafından büyük saygı görüyor ve hijraların Shiva tapınaklarında hoşgörülmelerinin sebebi de bu.

Tritiya Prakriti Nereden Geldi?

Tritiya prakriti fikri yaratıcı tanrı Brahma’nın kadın ve erkeği tek bir vücutta yaratma planı inancından geliyor. İki set üreme organıyla birisi, kendisine yetebilir ve tek başına üreyebilir. Ancak tanrı Shiva, bir kadınla bir erkeğin birleşmesinden alınabilecek neşeyi açıklayınca Brahma bir kız yaratıyor. Ancak Brahma bu kızı şehvetle istemeye başlıyor ve bu ‘neşe’ tanrıyı çıldırtıyor. Brahma, beyhude bir çabayla orijinal planına dönmeye çalışıyor ancak kadının cazibesini tadan tanrı başarısız oluyor.

Bu yüzden üçüncü cinsiyet kadından erkeğe dönüşerek özel bir güç taşır gibi görülüyor çünkü tanrı Brahma bile onları öyle yaratamamıştı. Bu güç, tritiya prakritiye uğurlu olaylarda lütuflarıyla kutsama yetkisi veriyor. Ancak bu günlerde hijralar bunu avantajlarına kullanıp düğünlere davetsiz gitmek ve yeni evlileri para vermedikleri takdirde lanetlemekle tehdit ediyorlar.

Tritiya Prakritiye Bugün Nasıl Davranılıyor?

Doğu’da bu akışkan üçüncü cinsiyet geniş çevrelerce kabul edilirken bu Batı’dakilerin anlaması için kolay bir konsept değildi. İngilizler 19. yüzyılın ortalarında Hindistan’a geldiklerinde hijralardan tiksindiler ve onları doğadışı, hoşgörülmeyen olarak ilan ettiler. 

Tritiya prakriti fikri gerici görüldü ve Batı’nın üremek, devam etmek için gerekli gördüğü ikili cinsiyet anlayışına tersti. Bunun sonucu olarak İngilizler, 1871’de Suçlu Topluluklar Kanunu’nu yürürlüğe soktular. Bu kanun hijraları suçlu bir topluluk olarak gördü ve onları ahlaksız, yoz olarak damgaladı.

Ne yazık ki bu kökleşmiş zihniyet devam etti ve birçok Hintli ön yargılarının İngilizler’in üçüncü cinsiyeti kabul eden ilk kültürlerden biri olma özelliklerini ellerinden almaya çalışmalarına dayandığını fark edemedi.

Bu yüzden yüzyıllar geçtikçe Hintliler başta değişebilen cinsiyete duydukları saygıyı terk edip, genel kabul gören erkek/kadın ikilisine düşmeyen herkesi dışladılar. İşler yavaş yavaş değişirken, belki insanlar mensubu oldukları dinde üçüncü cinsiyetin nasıl bir saygı gördüğünü bilseler bu değişim daha da hızlı yaşanabilir.

Şunu söylemek gerekir ki Hinduizm’de üçüncü cinsiyet doğuştan gelen bir özellik. Tanrıların gözünde, hepimiz eşit, ruhani, hayatını başkasının müdahalesi olmadan yaşaması gereken canlılarız. Sonuçta, Hindular’ın derinden ibadet ettiği tanrıların kendileri, üçüncü cinsiyetin birer parçası.

 

 

Yorumlar

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir