HIV’in vücut sıvılarındaki miktarını bilmek önemlidir. HIV RNA yükü, HIV miktarı ya da viral yük olarak adlandırdığımız bu parametre tanıda, tedaviye başlama kararında ve en önemlisi tedavinin başarısını izlemede kullanılır. Antiretroviral tedavinin amacı; HIV’in vücut sıvılarında çoğalmasını durdurmak ve saptanamaz seviyelere indirmektir. Buna tıpta “virolojik baskılama” ya da “saptanamaz viral yük” diyoruz. Ancak bu, HIV’in …
HIV’i Olan Biri Partnerini Koruyabilir
HIV’in vücut sıvılarındaki miktarını bilmek önemlidir. HIV RNA yükü, HIV miktarı ya da viral yük olarak adlandırdığımız bu parametre tanıda, tedaviye başlama kararında ve en önemlisi tedavinin başarısını izlemede kullanılır.
Antiretroviral tedavinin amacı; HIV’in vücut sıvılarında çoğalmasını durdurmak ve saptanamaz seviyelere indirmektir. Buna tıpta “virolojik baskılama” ya da “saptanamaz viral yük” diyoruz. Ancak bu, HIV’in tamamen ortadan kalktığı ya da tedavi edildiği (kür) anlamına gelmiyor. Çünkü biliyoruz ki HIV bir yerlerde uykuda duruyor. Hatta bugüne kadar üzerinde pek konuşmadığımız (ihmal ettiğimiz) bir rezervuar olan yağ dokusunda bile.
Buraya kadar, bilinenleri neden tekrarladığım düşünülebilir? Acaba virolojik baskılama ya da saptanamaz HIV RNA durumundaki kişiler, seksüel ilişkilerinde partnerlerine HIV bulaştırabilirler mi? HIV’i olanlar, kaygı duymalı mıdır? Eğer öyleyse ne ölçüde?
Kişide ilk kez tanımlandığında HIV RNA ölçümleri genellikle yüksektir. “AIDS Research and Human Retroviruses” dergisinde yeni yayınlanacak bir makaleme (yayınlandığında linki paylaşırım) göre Türkiye’de, kişilerde yeni tanımlandığında, HIV-1 RNA ortalaması 2 590 000 IU/ml seviyesinde. Yani oldukça yüksek. Yeri gelmişken belirteyim; CD4+ T hücre ortalaması da 361 mm3 düzeyinde. Bu veri bize Türkiye’de çok geç HIV tanısı alındığını gösteriyor.
Antiretroviral tedavi başladığında, HIV RNA miktarı hızla düşer ve genellikle – en geç 6 ay içinde – negatif ya da saptanamaz duruma gelir. Böylece HIV bulaşma riski büyük ölçüde azalmış olur. “Büyük ölçüde” teriminin altını çiziyorum.
Şuradaki ciddi kanıtlara bakarsak eğer; tedaviye erken başlanan heteroseksüel bireylerde, HIV RNA negatif konumdayken %96 oranında partnerlerine HIV’in bulaşmadığı anlaşılıyor. (Bu klinik sonuçlar, ABD Ulusal Sağlık Dairesinin HPTN 052 no lu projesi sonrasında elde edildi. Bu projenin sonuçlarına bakıldığında anal ilişki ile HIV bulaş riskinin de bilinmesi gerektiği akla geliyor değil mi? Ancak ABD Ulusal Sağlık Dairesi, yeterli MSM çiftine ulaşamadığı için projenin bu parçası yok. Sanırım bu, üzerinde düşünülmesi gereken bir gerekçe. Tartışmaya değer.
Klinik sonuçlar bize düzenli HIV RNA ölçümünün hayati önemde olduğunu gösteriyor. Partnerinizi korumak isterseniz elbette…
Biz kanda HIV RNA ölçümü yapıyor ve saptanamaz seviyeyi belirliyoruz. Oysa HIV menide, vajinal sıvıda, rektal sıvılarda vb. ortamlarda da bulunuyor ve muhtemelen kandaki kadar buralarda da dolanıyordur. Ancak standart bir yöntem olarak buralardaki HIV’i ölçmüyoruz. Tedavi ile buralardaki HIV’in de saptanamaz seviyelerde olması muhtemeldir. Ancak zaman zaman HIV’in zayıf miktarlarda, örneğin meniye geçtiğini ve bunun da zayıf da olsa bulaş riski oluşturduğunu biliyoruz. O halde, tedavi ile HIV RNA negatif olma durumu HIV’i kesin bulaştırmaz anlamına gelmiyor. HIV bulaşını büyük ölçüde ortadan kaldırıyor.
HIV bulaşma konusunda kaygıları azaltmak mümkün. Tedavi ile HIV RNA negatif olmak ve/veya prezervatif kullanmak, partneri büyük ölçüde koruyacak ve kaygılar zamanla azalacaktır.
Yazar: Doç. Dr. Murat SAYAN
Kocaeli Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Merkez Laboratuvarı, PCR Ünitesi
İzmit, Kocaeli
E-posta: sayanmurat@hotmail.com
Tel: 0 262 303 8571, Cep: 0 533 647 9020
Facebook