Holokost’un Satır Aralarına Sıkıştırılan Eşcinselleri

1972 yapımı, 8 Oscar ödüllü ‘Cabaret’ filmini izleyenler ya da filmin uyarlandığı Christopher Isherwood’un romanı ‘Elveda Berlin’i okuyanlar hatırlayacaklardır; Berlin, 1920’lerde dünyanın LGBTİ insanları için bir başkent, âdeta bir özgürlükler cennetiydi. Cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliği heteroseksüel olmayanlar, şehrin her yerindeydiler ve dünyanın geri kalanının aksine, toplumda kabul görüyorlardı. Resmî olmayan sayılara göre, o …

1972 yapımı, 8 Oscar ödüllü ‘Cabaret’ filmini izleyenler ya da filmin uyarlandığı Christopher Isherwood’un romanı ‘Elveda Berlin’i okuyanlar hatırlayacaklardır; Berlin, 1920’lerde dünyanın LGBTİ insanları için bir başkent, âdeta bir özgürlükler cennetiydi. Cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliği heteroseksüel olmayanlar, şehrin her yerindeydiler ve dünyanın geri kalanının aksine, toplumda kabul görüyorlardı. Resmî olmayan sayılara göre, o zamanlar Almanya’da 1,2 milyon eşcinselin, kimliğini saklamadan yaşadığını gösteriyor. Bu sayı, bugün için dahi, oldukça yüksek.

1972 yapımı, 8 Oscar ödüllü ‘Cabaret’ filmini izleyenler ya da filmin uyarlandığı Christopher Isherwood’un romanı ‘Elveda Berlin’i okuyanlar hatırlayacaklardır; Berlin, 1920’lerde dünyanın LGBTİ insanları için bir başkent, âdeta bir özgürlükler cennetiydi. Cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliği heteroseksüel olmayanlar, şehrin her yerindeydiler ve dünyanın geri kalanının aksine, toplumda kabul görüyorlardı. Resmî olmayan sayılara göre, o zamanlar Almanya’da 1,2 milyon eşcinselin, kimliğini saklamadan yaşadığını gösteriyor. Bu sayı, bugün için dahi, oldukça yüksek.

‘Alman normları’

Hitler’in başa gelmesiyle başlayan karanlık süreçte, geyler ve kısmen daha az görünür olan lezbiyenler de hedef tahtasına oturtuldular. Eşcinselleri hedef tahtasına oturtan Nazi Partisi, 1933 yılından itibaren eşcinsel organizasyonları yasakladı, ilgili kitapları yaktı ve parti içindeki eşcinselleri öldürdü. Eşcinseller de tıpkı diğer herkes gibi “Alman normlarına” uygun yaşamak zorundaydılar ve kaşla göz arasında Nazi Partisi, bu normlara uymayan eşcinsellerin bir listesini hazırlamıştı bile.

1933-1945 yılları arasında 100 bin erkek, eşcinsellik şüphesi nedeniyle tutuklandı. 50 bini hüküm giydi. Çoğu hapishanelere atıldı ve binlercesi toplama kamplarına gönderilerek zalimce yöntemlerle “tedavi” edilmeye çalışıldı. Toplama kamplarında eşcinselleri ayrıştırmak için kullanılan pembe üçgen, daha sonra LGBTİ mücadelesinin simgelerinden biri olacaktı.

Eşcinseller, Holokost zamanı gördükleri zulümlerin uluslararası toplumlar tarafından tanınması için uzun süre “sıralarını” beklediler. Almanya hükümeti, eşcinsellerden ancak 2002’de özür diledi. Bugün dünyanın 7 şehrinde (Amsterdam, Berlin, San Francisco, Sitges, Sydney, Frankfurt, Tel Aviv) Holokost kurbanı eşcinseller için dikilen anıtlar var. Ancak, Holokost’un eşcinsel kurbanları, tıpkı Romanlara yapıldığı gibi, hâlâ anılmadan ya da kısaca bahsedilerek geçiliyor. LGBTİ özgürlük mücadelesinin aldığı yola rağmen, Nazilerin katliamlarından bahsedilirken LGBTİ kurbanlar ya cümle aralarına, ya da dipnotlara sıkıştırılıyorlar.

Oysa ki, Holokost zamanında eşcinsellerin satır aralarından taşan acı dolu hîkayeleri ve mücadeleleri, cesaret ve ilham verici. Holokost’un tüm kurbanları için adalet!

Hitler’in başa gelmesiyle başlayan karanlık süreçte, geyler ve kısmen daha az görünür olan lezbiyenler de hedef tahtasına oturtuldular. Eşcinselleri hedef tahtasına oturtan Nazi Partisi, 1933 yılından itibaren eşcinsel organizasyonları yasakladı, ilgili kitapları yaktı ve parti içindeki eşcinselleri öldürdü. Eşcinseller de tıpkı diğer herkes gibi “Alman normlarına” uygun yaşamak zorundaydılar ve kaşla göz arasında Nazi Partisi, bu normlara uymayan eşcinsellerin bir listesini hazırlamıştı bile.

1933-1945 yılları arasında 100 bin erkek, eşcinsellik şüphesi nedeniyle tutuklandı. 50 bini hüküm giydi. Çoğu hapishanelere atıldı ve binlercesi toplama kamplarına gönderilerek zalimce yöntemlerle “tedavi” edilmeye çalışıldı. Toplama kamplarında eşcinselleri ayrıştırmak için kullanılan pembe üçgen, daha sonra LGBTİ mücadelesinin simgelerinden biri olacaktı.

Eşcinseller, Holokost zamanı gördükleri zulümlerin uluslararası toplumlar tarafından tanınması için uzun süre “sıralarını” beklediler. Almanya hükümeti, eşcinsellerden ancak 2002’de özür diledi. Bugün dünyanın 7 şehrinde (Amsterdam, Berlin, San Francisco, Sitges, Sydney, Frankfurt, Tel Aviv) Holokost kurbanı eşcinseller için dikilen anıtlar var. Ancak, Holokost’un eşcinsel kurbanları, tıpkı Romanlara yapıldığı gibi, hâlâ anılmadan ya da kısaca bahsedilerek geçiliyor. LGBTİ özgürlük mücadelesinin aldığı yola rağmen, Nazilerin katliamlarından bahsedilirken LGBTİ kurbanlar ya cümle aralarına, ya da dipnotlara sıkıştırılıyorlar.

Oysa ki, Holokost zamanında eşcinsellerin satır aralarından taşan acı dolu hîkayeleri ve mücadeleleri, cesaret ve ilham verici. Holokost’un tüm kurbanları için adalet!

Yazar: Zeki Ersoy
Kaynak: Agos

Yorumlar

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir