Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kurulması hakkında yasa tasarısı, TBMM Başkanlığına sunuldu. Tasarı bu hafta Genel Kurul'da görüşülecek. Tasarıya göre, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda …
LGBTİ’siz “İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu” Tasarısı Genel Kurulda
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu kurulması hakkında yasa tasarısı, TBMM Başkanlığına sunuldu. Tasarı bu hafta Genel Kurul’da görüşülecek.
Tasarıya göre, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması, hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine getirmek üzere kurulacak.
Cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hal, sağlık durumu, engellilik ve yaşa dayalı ayrımcılığın yasak olacağı yasada, bu kuralları ihlal etme durumunda ise yetkili kamu kurum ve kuruluşlar ihlali sona erdirmek, tekrarlanmasını önlemek ve gerekli yaptırımları uygulamak amacıyla göreve çağırılacak.
Peki, cinsiyet, ırk, renk ve dil diye çok güzel bir şekilde sıralamaya başlamışken, gerçekten ülkede güzel birer adım da mı atılıyor yoksa derken, bütün Avrupa ülkelerinin ve Kuzey Amerika’nın sürekli gündemini meşgul eden LGBT hakları bu yasanın ya da kurumun neresinde?
Üzdü, ama şaşırtmadı sizleri de aynı bizler gibi biliyoruz; çünkü tek bir kelimede dahi LGBT hakları geçmiyor. Eğer ki “Vizesiz AB” yolunda bu konuda beklenilen “cinsel yönelim”, “cinsel kimlik” gibi ibareler önümüzdeki süreçteki genel kurul görüşmelerinde de eklenmezse, bizim için eksik olan bir “eşitlik” kavramıyla yaşamaya devam edeceğiz gibi gözüküyor.
Hayatlarının her alanında ayrımcılığa, şiddete maruz kalan ve hatta cinayete kurban giden LGBT bireyler, içimiz sızlayarak söylüyoruz ki tasarının adına bakarsak çok net bir şekilde “insan yerine konulmamak” deyiminin tanımını oluşturuyor.
Homofobik ve transfobik nefret söylemlerini giderek arttığı, ve her konuda olduğu gibi bu konudaki ayrışmanın da sivrileştiği ülkemizde, sadece 2015 yılında 271 trans cinayeti işlendi. Eğitim, sanat ya da kültür gibi hiçbir güzel alanda birinciliğe yakın bir sıralamada dahi temsil edilemeyen ülkemiz, trans kadın cinayetlerinde Avrupa’da birinci sırada yer aldı. Son dönemde yaşadığımız vahim olaylarda kaybettiğimiz canlarımızın sürekli birer sayıdan ibaret olmadıklarını vurgularken, 271 insanın acılarla, ayrışmalarla dolu hikayelerini ve ellerinden alınmış yüzlerini gülümsetebilecek o her yok olan günlerini görmezden gelebilen insanları anlayamıyoruz ve ne üzüntümüzü ne de öfkemizi dindirebiliyoruz.