Bu yazıyı daha önceki yazılarımızda yaptığımız gibi kısa bir kitap tanıtımı olarak sizlere aktarmayı düşünüyordum ancak kitabın içeriği o kadar zengin ve bilimseldi ki neresinden keseyim, neresinden kırpayım bilemedim. Çünkü bu öylesine bir kitap ki, içeriği kapağındaki isminden çok daha vurucu. Türkiye vatandaşları olarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak gibi genetik bir hastalığımız var. …
Osmanlı’da Seks
Bu yazıyı daha önceki yazılarımızda yaptığımız gibi kısa bir kitap tanıtımı olarak sizlere aktarmayı düşünüyordum ancak kitabın içeriği o kadar zengin ve bilimseldi ki neresinden keseyim, neresinden kırpayım bilemedim. Çünkü bu öylesine bir kitap ki, içeriği kapağındaki isminden çok daha vurucu.
Türkiye vatandaşları olarak bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak gibi genetik bir hastalığımız var. Bir konuda hakkında çok hatta bazen hiçbir bilgi sahibi olmamamıza rağmen, o konu hakkında iyi kötü söyleyecek birşeylerimiz mutlaka vardır. Hatta bazılarımız bunu öyle kendine güvenen bir biçimde söyler ki karşısındaki adam kendisini bu sözümona alime teslim ediverir.
İşte tam bu noktada, eşcinsellikten bahis açılınca tüyleri kabaran, sayıp söven, bizim atalarımızda, dedelerimizde böyle şeyler yoktu, hepsi dışarıdan gelen pislikler diyenler, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nden, Topkapı Sarayı’ndan belgelerle tarihimize ait eşcinselliği anlatan bu kitabı okuduktan sonra (tabii okurlarsa) ne diyecekler çok merak ediyorum. Bunu sayın Murat Bardakçı da önceden düşünmüş olacak ki; kitabın önsözüne;
“Kitapta yer alan metinler ve anlatılan olaylar, bazı çevrelere aykırı gelecek ve hiddetle karşılanabilecek bile olsalar, yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan bir geleneğin halkalarıdır ve çok daha önemlisi hepsi “bizim” öykümüzdür.”
diye bir cümle eklemeyi uygun görmüş. Kitabın ilerleyen bölümlerindeki başyazılarda da buna benzer başka cümleleri kullanarak haklı kaygısını tekrar ortaya koymuş.
Aşağıda kitaptan alıntılar ve resimler dahil ettiğim bu yazım bir kitap tanıtımından fazla oldu farkındayım. Ancak bizim gibi politik duruşu olmak zorunda olan bir grubun elinden çıkan bu online dergide bir miktar ayrıcalığa hakkımız olacağına inanıyor, kitabını bu derece deşifre ettiğim için sayın tarihçimiz Murat Bardakçı’nın affına sığınıyorum. Şunu da belirtmeliyim ki endişelenmenize gerek yok, çünkü bu kitabın keşfedilmeyi bekleyen daha 250 tane sayfası var.
Dellâknâme-i Dilküşâ
(Gönüller Açan Dellaklar Kitabı)
“Seyis Ali; Bir tüvânâ (güçlü) nev-hat (sakalı yeni çıkmış) oğlan olup kendi kadr-ü kıymetini (değerini) bilmeyip boğazı tokluğuna tersane haytalarına uçkur çözerken (cinsel ilişkiye girerken) hamam çıplağı olmuş, az zamanda şöhret bulup Hamam-ı Piyalepaşa’da (Piyalepaşa Hamamı’nda) kibar ve rical (önde gelen kişilerin) tokmakçısı idi. Dellak Kalyoncu Süleyman’ın oğlanı ve şakirdi (öğrencisi) ve ortağıdır ki bir günde kırk g.tü tokmaklayıp kırk sefer fişek attığı hamam siciline kaydolunmuştur.”
“Yaz olunca avradlara, kışın oğlanlara meylet ki, vücutça sağlam olasın. Zira oğlan teni sıcaktı, yaın iki sıcak bir araya gelirse vücudu bozar. Avrat teni ise soğuktur, kışın iki soğuk vücudu kurutur…”
“Erkek hatunun üstüne çıka ve uyluklarını kaldıra. Tamam oynayıp memelerini sıka, sonra fercini sıkıp zekerini ovalayıp ikbal geldikte, zekerini ferci içine idhal eyleye. Sonra, meni döke. Amma avrat üste çıksa, meni güç dökülür, safası az olur ve zeker içinde meni kalır ve içinde kurur, mesaneyi fâsid eder (bozar) ve mesanede emrâz (hastalık) hâsıl olur…”
“Nasreddin Hoca birgün yolda giderken, bir alay don yıkayan avrata rastlamış. Avradlar hocayı görünce .mlarını açmışlar. “Hoca buna ne derler?” demişler. Hoca da “A.M!” demiş. Avradlar “Hey hoca bilemedin. Buna, garipler meşhedi (mezarı) derler.” demişler. Hoca gidip s.kini bir bez parçasına sarmış, bir yonkucuk (çamaşır yıkama taşı) üstüne koyup gelmiş. Avradlar “Hay Hoca, bu nedir?” demişler. Hoca “Garipler ölüsüdür, yerine koyalım.” demiş, Birisi razı olmuş. Hoca tam yerleştirirken t.şaklarını tutmuş, “ya bunlar nedir?” demiş. Hoca da demiş ki; “O garibin oğlancıklarıdır. Makbere (mezara) beraber gelmişlerdir.”
Fatih Kocatürk
E-Posta: fatih.kocaturk@gaymag.org