Bu ülkede her gün gerim gerim geriliyoruz. Sadece kadına mı şiddet var? Hayvana, çocuğa, kadına ve pek tabii LGBTİ'lere.. Yani sorarsanız şiddet, baskı, taciz, tecavüz asla bitmiyor! Yıllardır, yani bilenler bilir Eurovision dendiğinde nasıl heyecanlanırdık, alırdık cipslerimizi, patlatırdık mısırımızı, gelsin kekler, doldurulsun çaylar. Sanki şey gibiydi Eurovision; bir gelenek, adet. Sertab'ın birinciliği sonrası içimizde ki …
Yoksa Siz Hala Transfobik TRT Genel Müdürü İbrahim Eren’le Tanışmadınız Mı?
Bu ülkede her gün gerim gerim geriliyoruz. Sadece kadına mı şiddet var? Hayvana, çocuğa, kadına ve pek tabii LGBTİ’lere.. Yani sorarsanız şiddet, baskı, taciz, tecavüz asla bitmiyor!
Yıllardır, yani bilenler bilir Eurovision dendiğinde nasıl heyecanlanırdık, alırdık cipslerimizi, patlatırdık mısırımızı, gelsin kekler, doldurulsun çaylar. Sanki şey gibiydi Eurovision; bir gelenek, adet. Sertab’ın birinciliği sonrası içimizde ki bu milliyetçi duygular daha da arttı, Eurovision gözümüzde başka bir yere taşındı. Düşünsenize, olay sadece müzik yarışması değil ki! Birinci olan ülkenin reklamı! Her açıdan oldukça önemlidir aslında Eurovision. Ama biz tabii heveslerimizin kursaklarımıza boğum boğum sıkışıp kalmasına alışığız. O nedenle 6 yıldır bu heyecanın neden elimizden alındığını saçma bahaneler ve geçiştirmeler ile dinliyor-duk ki! Meğerse TRT Genel Müdürü’müz İbrahim Eren adlı beyin sıkıntısı başkaymış! Yani kendi sözleriyle;
“Şu anda katılmayı düşünmüyoruz. Oylama sistemi gibi gerekçelerimiz var. Bir de kamu yayıncısı olarak, Avusturyalı birinci olan sakallı, etekli, cinsiyet kabul etmeyen, herhangi bir cinsiyeti olduğunu söylemeyen, ‘Aynı anda hem erkeğim hem kadınım’ diyen birini saat 21.00’de, çocukların seyrettiği bir zamanda ben canlı yayımlayamam ki. Avrupa Yayıncılar Birliğine, Eurovision’la ilgili olarak ‘Siz saptınız değerlerinizden.’ dedim. Bundan dolayı başka ülkeler de çıktı. Orada bir zihin karmaşası var. O düzelirse tekrar Eurovision’a gireriz.”
Diyen sayın Eren, kendi ülkesinde yaşayan yüzbinlerce trans bireyine karşı neler hissettiğini çok açık bir dille belli etmiş oldu. Transfobikliğinde böylesi! Bu kadarı! Yani zaten genel hatları itibari ile kendisinin trans arkadaşları olabileceğini zaten düşünmüyoruz da, sadece bu denli belli etmeseydi nefretini.
İbrahim Eren müdürümüzün açıklamasına mı üzülelim sinirlenelim, yoksa bugün bütün yabancı basında yine Türkiye’nin adını, ‘homofobik’ ‘transfobik’ ‘insan haklarına saygısız’ başlıklarının yanında gördüğümüze mi delirelim? Resmen şu;
‘Geçen yine tüm dünyaya rezil olmuşuz.’
Çok teşekkürler İbrahim bey.
Yani ne olurdu insanları olduğu gibi kabul etseniz? Yani ne olurdu çeşitliliğe, din, dil, ırk, cinsel kimliklere saygı gösterseniz, ne olurdu? Ne ne ne ne falan filan. Ne zaman öğreneceğiz saygı duymayı, kabul etmeyi, kucaklamayı, sevmeyi, saymayı. Ömrümüz bunu görmeye yetecek mi acaba?
İşte en zorumuza giden de İbrahim Eren bey sanırlar ki, bu açıklaması çok önemsiz. Ama bilmezler ki, bu ülkede her yıl binlerce trans kadın öldürülüyor. İşte bu sözleriniz ile sizde trans bireyleri hedef göstermiş olmadınız mı? Soruyorum gerçekten? Hande Kader’i unutmadık, unutmayacağız da! Hep hatırlatacağız valla. Hep dilimizde olacak. İşte böyle zihinler nedeniyle daha çok Hande Kader’ler ölebilir bu memlekette. Ne yazık. Ne acı.
80 milyonluk dev bir ülkenin devlet kanalının başındaki isim, elini kolunu sallaya sallaya bu kadar açık bir şekilde translar sapıktır diyor.
İbrahim bey, inanın bizim ‘sapık’ anlayışımız çok başkadır. Eğer ‘sapık’ avına çıkmak istiyorsanız transseksüeller sizin muhatabınız dahi olamazlar bilesiniz. Azıcık okuyup araştırırsanız ‘sapık’ kimlere ve neden denir anlamış olursunuz.
Siz çocukları, sakalıyla, upuzun güzel saçlarıyla, sesiyle ve varoluşuyla gurur duyan, güçlü bir sanatçıdan (Conchita Wurst’ten bahsediyorum) koruyacağınıza, ortalıkta, sokaklarda cirit atan sapıklardan koruyun. Sizi korkutacak kişi Conchita Wurst değil yani.
O dilinize de acı biber emi.