Söz Konusu Ayşe Hatun Önal İse

geyik onlar ya da gay ikonlar... işte bütün mesele bu... Şimdi okuyacağınız satırlar Türkiye’deki gay ikonların birincisi hakkında olacak. Sosyolojik bir analiz, entelektüel bir yorum ya da akademik bir pop kültürü eleştirisi bekleyenler için üzgünüm ve hatta şimdiden özür dilerim, bu; pop müzik dinleyen, pop kültürünün içinde doğmuş ve yetişmiş genç bir gayin gözüyle hayranı …

geyik onlar ya da gay ikonlar… işte bütün mesele bu…

Şimdi okuyacağınız satırlar Türkiye’deki gay ikonların birincisi hakkında olacak. Sosyolojik bir analiz, entelektüel bir yorum ya da akademik bir pop kültürü eleştirisi bekleyenler için üzgünüm ve hatta şimdiden özür dilerim, bu; pop müzik dinleyen, pop kültürünün içinde doğmuş ve yetişmiş genç bir gayin gözüyle hayranı olduğu şarkıcı hakkında sayıklamalarından ibaret, ve bu hali de klavyeye basan elin sahibini yeterince mutlu etmekte…

Günde 153457 kez dinlediğim Ayşe Hatun Önal şarkılarının dinlenme sayılarını arttırdım, internette kendisiyle ilgili araştırmalar yaptım, sordum, soruşturdum, hırslandım, yemedim, içmedim, uyumadım ve bu yazı ortaya çıkıverdi.

Nasıl aldandım. Nasıl inandım Şeytan bakan o gözleri Bir melek sandım. Cümle alemi karşıma aldım. Boşa geçen yıllarıma. Kendime yandım.”

Ayşe Hatun Önal’ın albüm kapağındaki kibritçi kız saçı ile klibindeki memure topuzu, göğüs dekoltesi ve sabit ritimli şarkısı “Yalanın siyahı” ile ekranlarda belirdiğinde takvimler 2003 yılını gösteriyordu, dünyanın kocaman bir kıyamet beklediği ve hazırlıklarını 1999 yılının başlarında bitirdiği milenyuma bizler Ayşe ile girmiştik, ne bilgisayarlar kitlenmiş, ne de beklenen patlamalar olmuştu, Ayşe de beklenildiği gibi “aman aman” bir şarkıcı değildi ve şarkısı da dinlendi, sevildi ve her ortalama şarkı gibi tarihin tozlu sayfalarına yollandı, albümde güzel şarkılar vardı var olmasına ama işte “o” beklenen değildi… tek umut veren şey ise şarkı sözlerindeki o “madi” haliydi… e, bununla da idare edilebilirdi, edildi…

http://www.youtube.com/watch?v=BfEGJuFHgPU

“Sarılmandan belli kırıcan mı belimi?
Çok canım acıdı çeksene elini”

2003 yılının ortalarına doğru ise dağınık saçları, şuh bakışları ve “sevgilisine minnet etmeyen” şarkısıyla bambaşka bir kadın vardı, evet, bu “o”ydu… Ayşe Hatun Önal değişmişti, kendi gibi şarkıları da tabii, ve o değişen şarkılar, dahası değişen üslup birdenbire Önal’ı gey kulüplerin vazgeçilmezleri arasına sokmuştu, elbette benim de…

Çeksene Elini şarkısının remixiyle kendinden geçen geyler bekledikleri yeni ajda’yı mı buluyorlar yoksa?

Şarkılar bir işaret miydi bilinmez ama  mevzu bahsi geçen şarkının nakaratı sarılmandan belli kırıcan mı belimi?” oksijen tüpü gibiydi, Ayşe Hatun artık yükselen bir değerdi artık bir yükselen değerdi… 

’kalbe ben, bir yol verebilsem,
ne yanda dururum ne yanda uyanır
bilmeden giden ben..”

2008 yılının en şaşalı, en gösterişli, en üzerinde ’ emek verilmiş, en düşünülmüş albümü; ismiyle müsemma Ayşe Hatun Önal kaydı “Sustuysam” kesinlikle, herkes hemfikirdi neredeyse, yani bu albüm bir şekilde hayalini kurduğumuz toplumsal barışın sebebi bile olabilirdi, o derece “tartışılmaz”, o derece “ortaklaşılmış” dı yani… ve kesinlikle şarkıcının kariyerinin de dönüm noktası, bir milad hatta… hem Ayşe için, hem de popüler müzik dünyası için, elbette ben ve ben gibi sayısız gey için de…

Üzerinden yıllar geçmesine rağmen hala her duyulduğunda üzülünen, sözleriyle “ay bu şarkı beni anlatıyor” dediğim(iz) “Kalbe Ben”, gelmişti.

Ayşe’nin vites yükselttiği ve sığ suları terk edip dalgalı denize doğru yüzmeye başladığının ilk sinyallerinin de verildiği bir süreç başladı, Ayşe artık entelektüellerin de kendisini dinlemesini istediğini söyledi ve değişen artık sadece müzik ve imaj değildi, değişen Ayşe’ye dair her şeydi artık, “Kalbe Ben”in klibi başlı başına bir olaydı, Mars gezegeninden “sıra dışı” ve kesinlikle “buralı” olmayan klip ki o videoda her geyin beğeneceği görseller kesin vardır- usta ellerin ürünüydü, saçından küpteki hareketlerine kadar “başka bir alemden” sesleniyor gibiydi bize, ve ’gey ikonu’ olma yolundaki en önemli anahtarı kilide sokuyordu bu albümle: değişim artık Ayşe’nin diğer adı oluyordu.

O da farkındaydı ve niyetini belli etmişti, elini açık oynuyor ve korkmuyordu, taş ve taç arasındaki o ince çizgideydi (böyle bir çizgiyi ben uydurmuş olsam da mesaj anlaşılmıştır umuyorum). O kendinden emin hali ile değişiyor, değişiyor, değişiyordu… Az estetikli bir Ajda’ydı neredeyse…

“Çak bi selam canım baksana, alev alev yanışıma
Can verir ya tanrı taşlara, sen de bana..”

Sustuysam’dan alınmış hız ve gazla birleşen Önal cesaretinin 2013 yazına armağanı geldi sonra, kafayı kırdığının, ununu elediğinin ve başka tarlalarda yeşermek istediğinin keskin sinyali: “Çak Bi Selam” şarkının 3 remiksinden oluşan single müzik tarihimizin de en çok konuşulan kayıtlarından biri oldu kısa zamanda, gey barlar tetikteydi, herkes hazırlıklıydı; lâkin onların bile beklemediği, tahmin edemediği kadar “sert” bir girişti bu. “Çak Bi Selam” önce uzak durulan, sonrasında ise dile yapılan, ruha işleyen sözleri ve düzenlemesi ile karşı konulmaz bir güzellikteydi, ama şarkıyı farklı kılan kesinlikle video klibi oldu, Gezi parkı göndermeleri, gaz maskeleri ve “ilginç” dans figürleri ile şarkı birden “patladı”, Ayşe kılığıyla, kıyafetiyle, sesi, sözleri, duruşu, karizmasıyla artık başkadan da başkaydı, evet, bundan önce de değişiyor ve gelişiyordu ancak bu hiçbirimizin beklemediği kadar başkaydı, bir nevi; top bir köşeye, bizler diğer köşeye gitmiştik…

Bu sarsıcı deneyim Ayşe’nin bir sürü ikonluğu yetmezmiş gibi birde moda ikonu olmasını sağladı, absürd renklerin kardeşliği ve şekilsiz şekilleriyle kıyafetlerine bir de karakter katan Önal klibiyle Gezi parkına destek verdiğini söylemekten korkmayarak, ağızların birkaç santim açılmasına sebebiyet vermişti.

“Güm Güm Güm gidiyorsun…”

Cool bir ses ile başlıyordu şarkı: “Taklitlerden sıkılırsın ama mutlu olursun” Ayşe’in ışığına ışık katan şarkısı, kendisinin yazmış olduğuna olduğuna inanmamız için okumak zorunda kaldığımız, enfes düzenlemesiyle tabiri caizse yüzümüze çarptı, biraz Madonna “Vouge”, biraz Kylie’nin “Can’t Get You Out Of My Head” inden arak dans figürlerine ek Ayşe Hatun Önal soslu videosu ile yıldırım etkisi yaratan ve hepimizin hep bir ağızdan ve neredeyse her yerde terennüm ettiğimiz bir repliğe dönüşen “Güm güm güm gidiyorsun…” şeklinde ilerleyen nakaratı bir gey marşına dönen ve aranılan kan bulundu hissi yaratan şarkı her şeyiyle artık bir “kült” olmuştu.

”Kendimi Gey Barlarda Prenses Gibi Hissediyorum” 

Vesselam Ayşe “Güm Güm” adlı single’ıyla ’hedefini tam 12’den vurdu, hem de müzik piyasasının kan ağladığı bir dönemde bir yılda 2 hit (Güm Güm, Çak Bi Selam) çıkartıp, yenilerini de yola koydu, satmayan albüm tarlası Unkapanı’nı güldürdü aynı zamanda, ve belki de bu yazının yazılmasına sebep olan o cümleyi kurdu bu albümün öncesinde, GayMag’den benimle yaptığı röportajda “Kendimi gey barlarda prenses gibi hissediyorum.”

ayse4

Bu cümlelerin ertesinde gey camiasında hissedilir bir hareketlilik yaşandı, GayMag başta olmak üzere gey siteleri ve sosyal medyada herkes Ayşe’nin bu açıklamasından bahsediyor, neredeyse herkes alkışlıyor ya da destek veriyor, birkaç çatlak ses dışında herkes Ayşe’nin artık tam anlamıyla bir “gey ikonu” olduğunu söylüyor, yazıyor ve hissediyordu.

Son 2 yılın trendsetteri, moda ikonu Önal’ın bu açıklaması elbette ki magazin basınında da geniş yer buldu.

ayse3Sözün özü; ”sıfırdan bir pop star yaratan ve memlekette” say bakalım 5 popçu” dendiğinde akla gelecek ilk isimlerden biri olan kadın pop şarkıcısı, Çeksene Elini’den Güm Güm’e her daim yükselen bir grafik ve fantazi-pop’dan kulüplere terfiile kendini bulan ve artık kimlik sahibi bir isim, Hande Yener’in oturamadığı Ajda tahtına en yakın aday ve “bir proje” olduğunu söyleseler de, “içi boş, sadece imaj” deseler de, “çakma madonna” şeklinde çamurlasalar da, ben de dahil olmak üzere bir çok gey Ayşe Hatun Önal’a bayılıyor, şarkılarını seviyor, kıyafetlerini beğeniyor… kısacası Ayşe ile ilgili her şeyden hoşlanıyoruz çünkü O; zamanının ve imkanlarının farkında olan, gideceği yolu ve varacağı noktayı en başından bilen ve bu özelliğiyle de tacını devralacağı Ajda Pekkan’dan gittiği yol açısından farklı ve şanslı bir ikon, magazin dünyasında ayakta durmayı öğrenmiş, “Sevgiliye minnet etmeyen şarkılarıyla” bizi bizden almış, değişmiş, değiştirmiş, kendisinin yanı sıra sanatını da geliştirmiş, doğru yerde, doğru zamanda ve doğru insanlara denk gelmiş Önal giderek daha da keskinleşen tarzı ve bukalemunluğuyla gey ikonlarının tartışmasız ve açık ara galibi.

Şimdi bizler bu gazla seneye LGBT Onur Haftası’nda kendisini görmek istiyoruz, ya sahnede ya da elinde gökkuşağı bayrağıyla kortejde…

Gülmeyin, söz konusu Ayşe Hatun Önal ise şaşırma ihtimaliniz çok yüksek…

Yorumlar

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir