Henri de Toulouse-Lautrec, 1800’lerin sonlarına doğru yaptığı seks işçilerini gösteren tablolarıyla ünlü Fransız bir post-impresyonist ressamdır. Bu tabloların birkaçının konusu ise lezbiyenlik. Resmedilen kadınların cinsel yönelimlerini asla bilemeyecek olsak da, Toulouse-Lautrec’in tabloları 1880'ler ve 1890'larda Paris genelevlerinde çalışan kadınların hayatına ışık tutuyor. Toulouse-Lautrec, aristokratik bir ailenin fiziksel engelli bir çocuğu olarak doğdu ve kardeşlerinin sürdürdüğü …
Ünlü Ressamın 1800’lerin Sonunda Yaptığı Lezbiyen Tabloları
Henri de Toulouse-Lautrec, 1800’lerin sonlarına doğru yaptığı seks işçilerini gösteren tablolarıyla ünlü Fransız bir post-impresyonist ressamdır.
Bu tabloların birkaçının konusu ise lezbiyenlik.
Resmedilen kadınların cinsel yönelimlerini asla bilemeyecek olsak da, Toulouse-Lautrec’in tabloları 1880’ler ve 1890’larda Paris genelevlerinde çalışan kadınların hayatına ışık tutuyor.
Toulouse-Lautrec, aristokratik bir ailenin fiziksel engelli bir çocuğu olarak doğdu ve kardeşlerinin sürdürdüğü üst sınıf hayattan izole edildi. Çocukken bacaklarının gelişimi durdu fakat gövdesi büyümeye devam etti. Kemikleri çok hassastı ve çabuk kırılıyordu, bu yüzden dönemin popüler sporlarından da uzak kaldı.
Paris’in Montmartre mahallesinde yaşadığı sırada ressam, genelevleri ziyaret etmeye başladı. Ziyaretleri sırasında burada çalışan kadınlarla arkadaş olan sanatçı, onların kahve içerken ya da müşteri beklerken ki toplum tarafından görülmeyen taraflarını çizmek istiyordu.
Bütün veriler Toulouse-Lautrec’in heteroseksüel olduğunu gösteriyor. Belki de ressamın iki kadının birlikte oluşunu izlemekten zevk alıyordu ve onları çizmek için kendilerine para teklif etti. Fakat resimlerinde yansıttığı saygı ve anlayış, ressam ve modellerin arasında çok daha derin birşeyler olduğunu gösteriyor.
Toulouse-Lautrec’in muasırı ve bir başka ressam olan Edouard Vuillard; “Onun davranışlarının gerçek sebepleri ahlakiydi… Lautrec kendi soyuna boyun eğmek için fazla kibirliydi. Groteskfiziği yüzünden kendi türünden koparılan bir aristokrat ve vücuden bir ucubeydi. Kendi durumu ve bir fahişenin ahlaki kıtlığı arasında bir uyum bulmuşu,” diyor.
Buna bağlı olarak ressam 19. yüzyılın sonlarında yüksek Fransız toplumunun burjuva ahlakına karşı çıkıyor da olabilir. Sanat tarihçisi Richard Thomson şöyle yazıyor:
Lautrec’in lezbiyenlik ve diğer cinsel acayipliklere büyük bir merakı vardı. Kendi kurduğu Dekadan altkürüyle uyuşuyordu. Lezbiyenlik Verlain ve Catulle Mendes’in yazılarından, Raps ve Feure’ün resimlerine kadar Dekadanikonografinin önemli bir parçasını oluşturuyordu. Fakat Dekadan kültür geniş sosyal ve psikolojik dokular tarafından Fransa’nın fanatik milliyetçiliğine ve Üçüncü Cumhuriyet’e uyan burjuva değerlere ironik bir tepki olarak ortaya çıkarılmıştı.
Zamanında değer görse de, Lezbiyenlik teması içerenler için bu söz konusu değildi. Le Journal gazetesindeki isimsiz bir yazar bu resimleri “Şeytanın öpücüğü” (“Le Baiser du diable”) olarak adlandırmıştır.
Lautec aynı zamanda Oscar Wilde ile arkadaştı ve yazarı 1895 yılında cinsel kimliği için yargılanacağı günün önceki gecesi resimlemişti.