Bu Çalışmaya Göre Eşcinsel Erkeklerin En Çekici Bulduğu İki Nitelik: Para ve Kas!

Coventry ve Aberystwyth Üniversitelerinden araştırmacılar, Londra’daki erkeklerin fotoğraflarının paylaşıldığı bir sosyal medya sitesi olan Tube Crush’daki gönderiler ve etkileşimleri üç yıllık bir süre boyunca analiz ettiler ve eşcinsel erkeklerin en çekici bulduğu özelliklerin para ve kas olduğunu belirlediler.

Tube Crush’ın New York versiyonu olan  Hot Dudes Reading üzerinde yapılan araştırmalar ise, en çok beğenilen fotoğrafların beyaz erkeklere ait olduğunu gösterdi.

Fotoğraflar ve yorumların odak noktaları kaslı kollara, omuzlara ve yüksek gelir belirtisi olan saat, akıllı telefon ve pahalı takım gibi eşyalara odaklanmış olmaları.

Adrienne Evans’a göre problem “ilerlemiş gözüksek de tutkularımızın hala büyük ölçüde para ve güçten ibaret olması”.

Şok edici, değil mi?

Dejan Jotanovic bu durumu, “Antoni etkisi” olarak adlandırıyor. Bu isim Netflix’in “Queer Eye” dizisindeki güzel gözler ve kaslı bir karın dışında hiç bir özelliği olmayan yıldızından geliyor. Jotanovic’e göre Antoni’nin dizinin diğer yıldızlarına göre daha fazla sahne alıyor oluşu “meritokrasiye olan kayıtsızlığımızı” gözler önüne seriyor ve ekliyor:

“Topluluk olarak vücut çeşitliliğine verdiğimiz destek ile övünsek de, acı gerçek şu ki beyaz, kaslı, maskulen ve yakışıklı erkekler hala bir hegemonya ve güç simgesi.”

Bunu anlamak için alim olmaya gerek yok. Grindr veya eşcinsel erkeklerin hedeflendiği benzer sosyal medya platformlarında ufak bir gezintide dahi kullanıcıların “ırksal tercih”lerini belirtebildiklerini görebiliyoruz.

Eşcinsel medya tarafından belirlenmiş güzellik standartlarının dışında kalanlardan biri olan Eric ”müzmin bekar”, durumu kendince özetliyor:

“Doğru eşi veya doğru partnerleri bulabilmek için paranızın olması ve yakışıklı olmanız bekleniyor. Bu imajı karşılayamadığınız noktada ise aşağılık kompleksi başlıyor.”

Bildiğimizi kanıtlayan bir başka çalışma daha… Kültürümüz hala beyazlığı, erkeksiliği ve zenginliği herşeyin üstünde tutuyor. Fakat cevabı hala verilemeyen bir soru: bunu nasıl değiştireceğiz?