Sevgililer günü estetik açıdan bakarsak en kuir ikinci özel gün. İlki tabiki Cadılar Bayramı. Kalp şeklinde çikolataların yanında pembe ve kırmızı tonların hakim olduğu, heteroseksüel insanların kapitalist geleneklerini gerçekleştirdiğimiz, sevgi ve ışıltıyla dolu bir gün. 14 Şubat, heteroseksüeller için akşam yemeğine çıkıp biftek yemek gibi kültleşmiş geleneklere sahip olsa da, bir kuir birey olarak bizce …
İşte Sevgililer Günü’nde İzleyebileceğiniz 7 LGBTİ+ Romantik Komedi Filmi
Sevgililer günü estetik açıdan bakarsak en kuir ikinci özel gün. İlki tabiki Cadılar Bayramı. Kalp şeklinde çikolataların yanında pembe ve kırmızı tonların hakim olduğu, heteroseksüel insanların kapitalist geleneklerini gerçekleştirdiğimiz, sevgi ve ışıltıyla dolu bir gün.
14 Şubat, heteroseksüeller için akşam yemeğine çıkıp biftek yemek gibi kültleşmiş geleneklere sahip olsa da, bir kuir birey olarak bizce 14 Şubat’ta yapılacak en iyi etkinliklerden biri içerisinde LGBTİ+ bireylerin ve konuların da geçtiği romantik kuir komediler izlemek.
Geçtiğimiz yıllarda güzel romantik komedi filmlerine rastlamak zordu. Bu 2022’de yayınlanacak, başrollerini Bowen Yang ve Joel Kım Booster’ın paylaştığı Fire İsland gibi yapımlar ile değişecek gibi görünüyor.
Netflix ve Hulu’da LGBTİ+ sekmelerini tekrar ve tekrar araştırsak da iyi işlenmiş LGBTİ+ temalı romantik komedi bulmak bugünlerde oldukça zor çünkü heteroseksüel ilişkileri konu alan romantik komedilere göre farklı bir işleyişleri var.
Ama bütün eğlenceyi heteroseksüel insanların almasına izin veremeyiz! Bizden bu haberi okuyanlara 14 Şubat hediyesi olarak kabul edin; İşte 7 (gerçekten iyi) LGBTİ+ romantik komedi filmi.
Big Eden (2000)
Utangaç bir market sahibinin eşcinsel romantizmini anlatan bu yapımı mutlaka izlemelisiniz.
Film, New York’lu bir sanatçı olan Henry Hart’ın (Arye Gross) dedesinin hastalanması üzerine büyüdüğü yer olan küçük Montana’ya dönmesiyle başlıyor. Henry cinselliğini kapalı bir şekilde yaşayan eski sevgilisini görünce dedesi tamamen iyileşene kadar kalmaya karar veriyor. Bütün bunlar yaşanırken bir de sessiz market çalışanımız Pike’ın (Eric Schweig) da Henry’e liseden beri ilgisi var. Evet yanlış duymadınız bir Aşk Üçgeni!
Yapım, Montana’nın havasını en iyi şekilde yansıtıyor ve şehirdeki herkes bu aşkı destekliyor gibi görünüyor. Eğer aşka inanmak istiyorsanız Big Eden’ı izlemenizi şiddetle tavsiye ediyoruz.
Saving Face (2004)
Film, The Joy Luck Club’tan beri Amerika’lı Çinlileri konu alan ilk Hollywood filmi ve yapım lezbiyenler hakkında.
Wilhelmina Pang, (Michelle Krusiec) cinselliğini gizli yaşayan New York’lu bir cerrah. Bekar annesi cerrahımıza çevresinden bir çocuk ayarlamaya çalışırken Wilhelmina balerin Vivian Shing’e (Lynn Chen) ilgi duyuyor. Olaylar Wilhelmina’nın tanımadığı bir adamdan hamile olan annesinin kızının dairesine taşınma kararı almasıyla sarpa sarmaya başlıyor. Karakterimiz açılarak dramaya katlanma ya da bugüne kadar yaşadığı hayata geri dönme seçenekleri arasında kalıyor.
Romantik kısmının yanında Saving Face aynı zamanda bir anne-kız ilişkisi filmi.
Dating Amber (2020)
Eğer Derry Girls’te bir eşcinsel kız daha olsaydı Dating Amber’a en yakın benzetme bu olurdu diyebiliriz.
Ergenlik dönemlerini 1990’larda İrlanda’nın kırsal kesimlerinde geçiren Eddie (Fionn O’Shea) ve Amber (Lola Petticrew) eşcinselliklerini gizlemek için sahte bir ilişki içine giriyor. İkili saygı çerçevesinde yürüttükleri ilişkide adeta çiçek açıyor ve Amber, Sarah adında çok tatlı bir kızla tanışırken Eddie de cinselliğini kabulleniyor.
Amber ve Sarah arasında tatlı mı tatlı bir ilişki geçerken sahte bir ilişki içinde olan Amber ve Eddie’nin yapayalnız oldukları düşüncelerinden sıyrılışınızı izliyoruz. Hem eğlenceli, hem umut dolu bir yapım… Aynı zamanda çekimleri de muhteşem.
Ellie & Abbie (& Ellie’ Dead Aunt)
Kaotik ve baskıcı bir çevrede büyüyen kuir gençlerin açılma hikayesini konu alan yapım tam olarak açılma dönemindeki genç arkadaşlarımıza izletmelik.
Ellie (Sophie Hawkshaw) Abbie (Zoe Terakes) ile ciddi bir ilişki içine girmek istiyor ve haliyle sormak için biraz heyecanlı. Bütün olayların yanında birden ölen teyzesi bir ruh rehberi olarak hayatına geliyor ve işler biraz karışıyor.
Tatlı ve gergin sahnelerin dengeli bir şekilde yer aldığı gençlik kokan romantik komedi tam olarak yatmadan önce izlemelik.
Were the World Mine (2008)
https://youtu.be/rw0LO_V0LlU
Bütün kuir Shakespeare fanlarının dikkatine! Eğer bu filmi izlemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz.
A Midsummer Night’s Dream’in modernize edilmiş uyarlaması olan yapımda cinselliğinden dolayı acımasızca psikolojik şiddete maruz kalan karakterimiz Timothy (Tanner Cohen) okulun A Midsummer Night’s Dream şovunda Puck rolünü alınca bildiğiniz… Puck oluyor. Yani gerçekten bütün kasabayı, hoşlandığı çocuk da dahil olmak üzere, sihirle eşcinsel yapıyor.
Filme ulaşmak eskiden çok daha zordu ama artık legal bir şekilde yayınlanıyor. Göz alıcı müzikleri ve sahneleriyle unutamayacağınız bir film olacak.
Cloudburst (2011)
Aile dediğimiz şey bazen iki olgun lezbiyen, kamyonları ve hippi bir otostopçudan ibarettir. 31 yıllık beraberliklerinden sonra ateşli maskülen kadınımız Stella (Olympia Dukakis) ve tatlı Dot (Breanda Fricker) arasındaki ilişkinin huzuru, Dot’un torunu Dot’u bakımevine yerleştirmeyle tehdit edince aniden kaçıyor ve ikili bundan kaçmak için uzuuun bir yolculuğa çıkıyorlar.
Cloudburst inanılmaz derecede komik bir yapım, sadece bunun için bile izlenmeye değer. Film romantik komedilerin sadece aşık olma hikayeleri üzerine kurulu olması gerektiği tabusunu yıkıyor ve bu filmlerin ilişkiyi devam ettirmeyle de ilgili olabileceğini gösteriyor. Şimdiden uyaralım, filmin sonu pek te mutlu bitmiyor, ama Dot ve Stella bize ömür boyu süren bir aşkı en iyi (ve en komik) şekilde gösteriyorlar.
The Wedding Banquet (1993)
Wai-Tung (Winston Chao) Amerika’da erkek arkadaşı Simon’la (Mitchell Lichtenstein) yaşayan mutlu Tayvan’lı eşcinsel bir emlakçı. Wai-Tung’un Tayvan’da yaşayan ailesi çocuklarının bir türlü evlenip yuva kurmamasından şikayetçi ve bu konuda oldukça baskıcılar. Bu problemi çözmek için Simon’un aklına bir plan geliyor ve Wei-Tung’u arkadaşları Wei-Wei ile evlendirip hem ona yeşil kart çıkartma hem de aile baskısına son vermeye yönelik işe yarayabilir gibi görünen bir karar alıyorlar. Açıkçası plan kulağa çok güzel geliyor ta ki Wei’Tung’un ailesi birden Amerika’ya gelene kadar.
Filmin sonuna doğru can sıkıcı birkaç sahne olsa da 90’larda eşcinsel birlikteliklerin işleyişi az çok bu şekildeydi. Eğer o günlerden bugünlere nelerin değiştiğini ve aslında bir o kadar da değişmediğini anlamak için oldukça güzel bir film.