Havaların buz kestiği günlerde, şüphesiz sıcak bir kupa çay ya da kahve ile ekran başına kurulup güzel bir filmin keyfini çıkarmak. Peki, bu sefer izlediğiniz filmi LGBT temalı olanlardan seçmeye ne dersiniz? Sizin için en keyifli 16 underground LGBT filmini derledik. Happy Together Yönetmen: Wong Kar Wai, 1997 Sarı, mavi ve yeşil ışıklarla renklendirdiği görsel …
Kış Tatilinde İzlemelik 16 Underground LGBT Filmi
Havaların buz kestiği günlerde, şüphesiz sıcak bir kupa çay ya da kahve ile ekran başına kurulup güzel bir filmin keyfini çıkarmak. Peki, bu sefer izlediğiniz filmi LGBT temalı olanlardan seçmeye ne dersiniz? Sizin için en keyifli 16 underground LGBT filmini derledik.
-
Happy Together
Yönetmen: Wong Kar Wai, 1997
Sarı, mavi ve yeşil ışıklarla renklendirdiği görsel açıdan nefes kesici sahnelerle kariyerinin ilk gey filmini çeken Wong Kar Wai, bu filminde iki aşığın – Yiu-Fai ve Po-Wing’in – sönümlenen romantizmlerini anlatıyor. Arjantin sokaklarıyla, danslarıyla, kısa ve dokunaklı diyaloglarıyla tatlı-sert, buruk bir tat bırakıyor Happy Together izledikten sonra. Ankara’nın kışı gibi biraz…
-
In a Year With 13 Moons
Yönetmen: Rainer Werner Fassbinder, 1978
70’li ve 80’li yıllarda çektiği filmlerle Almanya’da ve dünyada sinema konusundaki tabuları yıkmış, yönetmenliği kadar kişiliği ve hiçbir zaman gizlemediği cinsel kimliği ile de sinema tarihinin kültleşmiş isimlerinden birine dönüşmüş Fassbinder’in zannımca en başarılı çalışmalarından biri karşınızdaki film. Karakterimiz Elvira’nın cinsiyet onaylama ameliyatı olmasıyla birlikte yaşadığı zorlukları anlatan filmin karanlık gerçekçiliği, onu trans deneyimin sinemadaki en güçlü anlatımlarından birine dönüştürüyor. Fakat dikkat: Fassbinder’in pesimizminin bulaşıcı olmasına o kadar da izin vermemek gerek.
-
Fucking Åmål
Yönetmen: Lukas Moodysson, 1998
Daha önce Lilja 4-Ever adlı çalışmasıyla adını duyurmuş Lukas Moodysson’un ülkemizde ‘Sev Beni’ çevirisiyle gösterilmiş filmi, küçük bir kasabada birbirlerine âşık olan iki genç kızın hikayesini tüm masumaneliği ve sevimliliğini gözler önüne sererek anlatıyor. Gençlik filmlerindeki bunaltıcı heteronormatiflikten bezmiş olanlara ilaç gibi gelecek.
-
L’Homme Blesse
Yönetmen: Patrice Chereau, 1983
Adını aynı isimdeki Gustave Courbet tablosundan alan ‘Yaralı Adam’, alabildiğine Fransız bir film; aksiyonun yerine atmosferi koyan, sessiz sakin fakat bir o kadar da tutkulu ve seksi, hiçbir zaman kaba saba olmadan sert ve dürüst. Film, tanıdık temalardan olan ‘kaybolmuş gençlik’i LGBT bir açıdan ele alıyor ve LGBT sinemasının en tutkulu ve sorunlu romantizmlerinden birini gözler önüne seriyor.
-
Funeral Parade of Roses
Yönetmen: Toshio Matsumoto, 1970
Listedeki en az bilinen, fakat şüphesiz en çılgın fimlerden biri var karşımızda. Sophocles’in Oedipus Rex tragedyasının 1960’larda, Japonya’da, tamamen trans karakterlerle çekilmiş, üstüne üstlük onlarca kamera tekniği ve Yeni Dalga inceliğiyle bezenmiş, yarı-belgesel nitelikte bir uyarlamasını düşünün! Yeterince ilginizi çekmedi mi? O zaman filmin, Kubrick tarafından ‘Otomatik Portakal’ı çekerken aldığı en büyük ilhamlardan biri olarak nitelendirildiği bilgisini de buraya iliştirelim.
-
Heavenly Creatures
Yönetmen: Peter Jackson, 1994
Aşık bir genç kız olmanın pembe, çiçekli dünyasını katil bir genç kız olmanın absürdist karanlığıyla birleştiren, ‘hayal gücünün de fazlası zarar’ (!) temasıyla yola çıkmış olan Heavenly Creatures’da film çekilirken henüz 19 yaşında olan Kate Winslet ile Melanie Lynskey’i katil ve aşık ikili Pauline ve Juliet rolünde izliyoruz.
-
Teorema
Yönetmen: Pier Paolo Pasolini, 1968
1975’te, başyapıtı Salo’yu çektikten sonra, cinsel kimliği ve politik görüşleri yüzünden öldürülen Pier Paolo Pasolini’nin en sürreal ve kafa karıştırıcı filmlerinden biri var karşımızda: Teorama. Terence Stamp’in bir burjuva aileyi ziyaret eden, hepsini sırayla baştan çıkaran ve ardından terk eden yakışıklı biseksüel ‘yabancı’ rolünü üstlendiği filmin, dikkatli izlenildiğinde cinsellik ve kutsallık arasında belirgin paraleller çizdiğini görüyoruz.
-
Ma vie en Rose
Yönetmen: Alain Berliner, 1997
Ludo’yla tanışın: çevresinin oğlan demesine rağmen ısrarla bir kız çocuğu olduğunu onlara söyleyen, tüm çevresi – öğretmenleri, ailesi ve arkadaşları – tarafından olmadığı bir kimliğe zorlanan Ludo’nun hikayesi, Berliner tarafından nazikçe ve duygu yüklü bir şekilde sinemaya aktarılmış. Hele ki Ludo’nun saçlarının zorla kesildiği sahneden gözyaşlarını tutmak oldukça zor.
-
Maurice
Yönetmen: James Ivory, 1987
E.M. Forster’ın aynı adlı romanından uygulanan Maurice, 20. Yüzyıl İngilteresi’nde bir homoseksüel olan Maurice’in hayat hikayesini konu ediniyor. İlk aşktan, toplumsal sebeplerden ötürü kavuşamamalara, psikiyatr deneyimlerine ve üniversite haylazlıklarına kadar bir genç gey erkeğin yaşamının en renkli yıllarını anlatan Maurice, beklenenin aksine, toplumsal durumun yarattığı hüzünlerin boğamadığı bir sona sahip.
-
All About my Mother
Yönetmen: Pedro Almodovar, 2000
Almodovar’ın belki de ilk başyapıtı olan ‘Annem Hakkında Her Şey’, renkli ve tempolu bir anlatımla baba olduğunu bilmeden baba olan bir trans kadını, AIDS paniğini, karmaşık aile ilişkilerini, İspanyol Katolik orta sınıfını anlatıyor. Başka bir yönetmenin elinde kabusa dönüşebilecek olan bu konseptler, Almodovar’ın usta çekim tekniğiyle zevkli bir izleni halini alıyor.
-
You Are Not Alone
Yönetmen: Erst Johansen, 1978
Yatılı okula giden iki genç oğlanın ergenliğe girmeleriyle başlayan romantizmlerini anlatan ‘Yalnız Değilsin’, sorunlu olabilecek bir konuyu – çocukluk ve cinsellik – hassas, gerçekçi ve iç ısıtan güzellikte bir bakışla anlatan, az bilinen fakat kült olmayı haketmiş bir Danimarka filmi.
-
My Own Private Idaho
Yönetmen: Gus Van Sant, 1991
Keanu Reeves ve River Phoenix’in en yakışıklı hallerini ölümsüzleştirmesiyle de, Gus van Sant gibi yetenekli bir yönetmeni sinemaseverlere tanıtmasıyla da üstüne yapıştırılan ‘kült’ damgasını sonuna kadar hak etmiş bir film My Own Private Idaho. İki jigolonun sıkı arkadaşlığıyla başlayan film, seyirciyi de onlarla birlikte Amerika’da özgün bir yolculuğa çıkarıyor, sonunda ne başta tanıştığımız karakterler aynı kalıyor, ne de siz.
-
Bound
Yönetmen: Andy & Lana Wachowski, 1996
Gina Gershon’un canlandırdığı sert, çekici, erkeksi ve eski-suçlu karakteri Corky ile akıllara kazınmış, 90’lı yılların en popüler lezbiyen filmlerinden olan Bound, az sayıdaki lezbiyen temalı filmlerden biri olmasının yanı sıra nefes nefese izlenecek ve oldukça zekice kurgulanmış bir gerilim filmi de.
-
Laurence Anyways
Yönetmen: Xavier Dolan, 2012
Edebiyat öğretmeni Laurence’in trans kimliğini kabullenmesiyle birlikte değişen hayatından 10 yıllık bir kesit sunan ve bu değişimin aile ve çevrede getirdiği yankıları gözler önüne seren film, genç LGBT yönetmen Xavier Dolan’ın ilk ‘olgun’ filmi belki de; önceki neşeli tarzının daha ciddi ve detaycı bir bakışa evrildiğini görebiliyorsunuz.
-
The Killing of Sister George
Yönetmen: Robert Aldrich, 1968
Bir BBC dizisinde oynarken karakterinin öldürülmesiyle birlikte hayatı olumsuzluklarla dolmaya başlayan lezbiyen bir aktörü konu edinen bu erken dönem Hollywood filmi renkli bir senaryoya, beklenmedik esprilere ve ’68 yılı için oldukça cesur da bir seks sahnesine sahip olmasıyla ilgi çekiyor.
-
Beau Travail
Yönetmen: Claire Denis, 1999
Konusu ve arka planda gezinen LGBT temaları hakkında açık davranmayarak, sembolik ve sürreal bir anlatımı yeğleyen; maskülenite, homoerotizm ve fallik sembolizm dolu görselleriyle adeta kamerayı bir şiir yazma aracı olarak kullanan film, Denis’in en başarılı çalışmalarından biri. Biz yine de onu daha kolay sevilebilir (ve yine LGBT temalı!) bir filmle tanımak isteyenlere önerimizi yapalım; 1994 yapımı J’ai Pas Sommeil de sinemaseverleri tatmin edecektir.