LGBT Tarihine Geçecek Bir Film ‘After Louie’

Yeni film After Louie kalbinde, iki nesil eşcinsel erkek arasında kaybedilmiş anlayışla yüzleşiyor: 80'lerin sonundaki AIDS salgınından sağ çıkmış olanlar ve ondan sonra gelenler. Bazı LGBT milenyumlular topluluğun daha yaşlı üyelerine 'devam etmelerini' söylerken, aynı zamanda daha yaşlı olan nesil, gençliğe geri bakmasını söylüyor. Bu yeni film, iki nesil arasında ortak zemin bulma yönünde başarılı …

Yeni film After Louie kalbinde, iki nesil eşcinsel erkek arasında kaybedilmiş anlayışla yüzleşiyor: 80’lerin sonundaki AIDS salgınından sağ çıkmış olanlar ve ondan sonra gelenler. Bazı LGBT milenyumlular topluluğun daha yaşlı üyelerine ‘devam etmelerini’ söylerken, aynı zamanda daha yaşlı olan nesil, gençliğe geri bakmasını söylüyor. Bu yeni film, iki nesil arasında ortak zemin bulma yönünde başarılı bir adım.

Alan Cumming’in oynadığı After Louie, anıları tarafından günümüzde rahatsız edilen, yaşlanan bir şehir sanatçısı ve eski AIDS aktivisti Sam’in hikayesini anlatıyor. Sam, AIDS yüzünden ölümünü izlediği sevgilisi Louie hakkındaki anılarına çok değer veriyor. Louie’nin isteğiyle Sam, Louie’nin istikrarlı ölüme gidişini belgeliyor.

Yıllar sonra görüntüleri bir sanat projesi için tekrar gözden geçiren Sam, şans eseri çok daha genç bir sanatçı olan Braeden (Zachary Booth) ile karşılaşıyor. Kısmen cinsel, kısmen sanatsal ilişkileri, Sam’in gözlerinin eşcinsel dünyasının son yirmi yolda nasıl iyiye giderek değiştiğini görmesini sağlıyor. Ancak öğreniyoruz ki, Sam tam olarak asla iyileşmemiş duygusal bir yara yüzünden hapiste olduğunu hissettiğinden bu değişimi kucaklamaya hazır (veya istekli) değil. Sam ve Braeden arasındaki konuşmalarla, iki nesil arasındaki kültürel açıklığı ve birbirleri arasındaki karışık anlayışı görüyoruz. Film, AIDS’i yaşamış ve ondan sonra gelmişler arasında 90’larda oluşmuş bu uçuruma odaklanıyor.

Yönetmen Vincent Gagliostro için bu filmi yapmak salgından bu yana kendi hayatıyla boğuşmasını sağlayan bir çeşit kendi kendine terapi gibi oldu. AIDS aktivist grubu ACRIA tarafından düzenlenen bir yardım yemeğinde Vincent şunları söylemişti:

“Arkadaşlarını gömmek için her hafta bir cenazeye gitmek nasıl bir şey çoğu kişi bilmiyor.”

Filmi izleyen OUT yazarı Sasha Korbut film hakkındaki düşüncelerini şu şekilde ifade ediyor:

“Filmi açık bir zihin ve kalple izledikten sonra sonunda anladığıma inanıyorum. Sam’in hikayesi New York’a taşındığımdan beri birlikte olduğum bazı daha yaşlı partnerlerimi daha iyi anlamama sebep oldu. Başlangıçta cinsel çekim ve ilk görüşmelerin coşkusuyla bağ kurduk, her şey iyi gitti ancak zamanla küçük sıkıntılar baş gösterdi. Birçok daha yaşlı erkeğin Truvada’dan kuşku duyduğunu ve HIV korkusundan hiçbir şekilde korunmasız seks yapmadıklarını gördüm. Duygusal sıkıntılar da vardı: kalplerindeki kutsal bir alan hala vefat etmiş sevdiklerine ayrıldığı için kalplerini açmak için bir isteksizlik görülüyordu.”

Filmin güç unutulan karakteri, filme adını veren Louie. Ödüllü senarist ve aktör David Drake tarafından yürek burkan performansla canlandırılan karakterin hikayesine, öldükten onlarca yıl sonra tanık oluyoruz. Film boyunca Louie’yi solan video kayıtlarda uçucu anları belgelenirken görüyoruz, ancak o kaydedilmiş dakikalar o kadar gerçek görünüyor ki sanki gerçek bir insana ait gibiler. 

After Louie AIDS dönemini yaşamış daha yaşlı kadın ve erkeklerde daha büyük etki yaratacak olsa da, daha genç LGBT’lere de hitap edeceği aşikar. Film, iki nesil arasındaki görünmez bariyeri kırıyor ve jenerik akarken uzun zamandır konuşulmayan konuları belgeleyerek eşcinsel tarihine geçiyor.

 

 

Yorumlar

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir