Spoiler içerir Serinin üçlemesini de okuduysanız zaten ileri seviyede bir Grinin 50 Tonu fanısınız demektir. Serinin ilk filmi Grinin 50 Tonu, iki yıl önce yine bu zamanlar vizyona girmişti. İkinci film Karanlığın 50 Tonu ise bugünlerde seyircisiyle buluştu. Elbette vizyon tanıtım bülteni yazmayacağım. İlk kitabı okumuş, iki filmi izlemiş biri olarak nedir benim kanıma giremeyen, nedir bu milleti …
Mr. Grey’inki Sizde Yok Diye Mi Ayıplanıyorsunuz?
Spoiler içerir
Serinin üçlemesini de okuduysanız zaten ileri seviyede bir Grinin 50 Tonu fanısınız demektir. Serinin ilk filmi Grinin 50 Tonu, iki yıl önce yine bu zamanlar vizyona girmişti. İkinci film Karanlığın 50 Tonu ise bugünlerde seyircisiyle buluştu.
Elbette vizyon tanıtım bülteni yazmayacağım. İlk kitabı okumuş, iki filmi izlemiş biri olarak nedir benim kanıma giremeyen, nedir bu milleti telaşa düşüren bu Grey’in alametifarikası deyip duruyorum. (Ha bu üçlemenin dışında bir de Grey kitabı var ki filmi gelir mi bilmem)
Filmi İzmir’de bir avm’de izledim. Salon ful kadın ve 4 erkekten ibaretti. 4 erkekten biri yanındaki kadının elini tuttuğu için hetero olduğunu varsayıyorum, diğer 3 de kendimizden mütevellit gay tabii. Leş gibi orgazmsız, adına erotizm bile denemeyecek çiğlikte olan Christian-Ana ilişkisinde roller değişmiş gibi. İtaatkar olması beklenen Ana, dozajını iyi bilip Christian’ı yavaş yavaş köle yapmış, sinsice ve duru seksapeliyle. Christian’ın içindeyse meğer söz dinlemeye meyilli bir çocuk varmış da haberimiz yokmuş. Tam da bu noktada “who is the master who is the slave” (Kim sahip, kim köle) diye bağırası geliyor insanın.
Eskilerin 3 film birden porno sektöründen sonra, sinema salonları birkaç kült film dışında sadece seks ve seksüel ilişkiler içerikli başka film görmedi diye bu abartı, e tabii bir de global PR harikası. Filmi birlikte seyrettiğim kadınların ahlayıp puflamaları, dev bir fetişin orgazmın zirvesine kilitlendiği tam o anda, yanımdaki adamın cep telefonuyla oynaması mı, tıslatılan gazlı içecek kutuları mı istersiniz, haberlere çıkan salonda koltuk altında bulunan salatalığı mı?
Hayır, nedir yani size soruyorum?
Ya gerçekten seks nedir bil(e)mediniz, ya da kısıtlı bir vizyonunuz var.
Christian Grey sırf helikoptere ve seks oyuncakları teçhizatına sahip diye mi ‘ok’ deyip geçiyoruz da, aynı fantezi dünyasına Ekrem amca elde avuçta ne varsa onla girmeye kalkışınca mı anomali oluşuyor toplumda, bilinçte?
Ana’ya gelince; kadın ilk filmde tüm bu master-slave (Sahip-köle) davranış tiplerine başkaldırıyor, değiştirmeye çalışıyor, bu ruha hasta diyor ancak ne var ki ikinci filmde evlenme teklifi alınca işler değişiyor. Pataklanmak istiyor, minik seks oyunları başlatıyor ve öyle salınıyor etrafta.
Christian’ın ilk seks deneyimlerini geçirdiği, onu küçük yaşta istismar eden kadın olarak bilinen Elena, Kim Basinger’la hayat bulmuş. Arabeskin yapış yapış gözünüze sokulduğu, Ana’nın Elena’ya “esas kız benim taam mı!?” deyip lak diye elindeki içkiyi fırlatması, Christian’ın annesinin gelip Elena’yı tokatlayıp evden kovması falan derken ay dedim içim sıkıştı, yeter. Ne demişler; nikahta keramet vardır.’ Genel ahlak’a uygun davranmayabilirsiniz, ‘normal’ sevmeyebilirsiniz. Kendinizi ‘normal’ görebilirsiniz ama ırkınız, cinsiyetiniz, milliyetiniz, ikliminiz ne olursa olsun fark etmiyor demek ki durum. Mutluluğun finalde nikahla taçlandırılması gerektiğini düşünen ve o sıkıcılıkta yaşayan kişilerseniz koşun filme. “Ben almayayım” derseniz zaten 2-3 haftaya düşer film sitelerine.
İtalya’da epey dalga konusu olan Mr. Grey için yine İtalyanların bir aforizması ile noktalamak istiyorum.
Şöyle diyorlar; “Adamlık helikoptere sahip olmak demek değildir, adamlık s*nle o helikopteri yapabilmektir.”