Antik Roma'da eşcinsel seks nadir bir şey olmadığı gibi Romalı olmanın kabul edilen bir tarafıydı da, hem de orduda bile. Romalılar eşcinselliği kötü veya günah olarak görmüyorlardı ancak hayran oldukları da söylenemezdi. Romalılar homoseksüelliği cezalandırmazlardı ancak eşcinsel ilişkilerde pasif olan herkese kötü gözle bakarlardı. Kanıtlara göre, Roma toplumu cinselliği bizim gördüğümüz gibi ayrı ayrı sınıflar …
Roma Ordusunda, Aktif Olduğunuz Sürece Gönül Rahatlığıyla Eşcinsel Seks Yapabilirdiniz
Antik Roma’da eşcinsel seks nadir bir şey olmadığı gibi Romalı olmanın kabul edilen bir tarafıydı da, hem de orduda bile. Romalılar eşcinselliği kötü veya günah olarak görmüyorlardı ancak hayran oldukları da söylenemezdi.
Romalılar homoseksüelliği cezalandırmazlardı ancak eşcinsel ilişkilerde pasif olan herkese kötü gözle bakarlardı. Kanıtlara göre, Roma toplumu cinselliği bizim gördüğümüz gibi ayrı ayrı sınıflar halinde görmüyordu. Temel olarak cinsel yönelime alaka göstermiyorlardı. Onun yerine ön yargılarını itaatkar, eşcinsel ilişkilerde pasif ve feminen olanlara yönlendirdiler.
Bunların hepsi Roma toplumundaki sınıf ve köle ayrımına dayanıyor çünkü bir Romalının aktif olduğu sürece bir kadınla veya bir erkekle seks yapıyor olması fark etmiyordu. Romalı olmanın kalbinde yatan şey hakimiyetti.
Cumhuriyet yıkılıp, İmparatorluk kurulduktan sonra tahta çıkan ilk Roma İmparatoru Augustus tahta çıktığında, Roma bilinen dünyanın yarısını yönetiyordu. Günümüzdeki doğuda Suriye ve Mısır’dan, batıda İspanya’ya kadar tüm Akdeniz çevresini kontrol eden Roma İmparatorluğu, gücünü yüzyıllar süren acımasız savaşlara ve komşularının üzerine her zaman uyguladığı yoğun baskıya borçluydu. Bu güç takıntısı Roma toplumunun her alanına nüfuz etmişti özellikle de cinselliğe.
Fethedilen bütün yeni yerlerle sindirilecek bir çok yeni tebaa vardı ve bu birçokları için kölelik demekti. Romalılar statülerini yükseltmek için köleler edinir veya satın alırlardı. Köle olmak demek yasal olarak sahibiniz ne istiyorsa sorgusuz sualsiz onu yapmak demekti. Cinsel bir durum olsa da olmasa da kölenin ne istediği veya istemediği önemli değildi.
Ancak pasif olan bir köle değil de özgür birisi olduğunda işler daha da karmaşıklaşırdı. Pasif olmak özellikle bir rezalet değildi ama genel olarak kabul edilmezdi.
Tabii ki bütün eşcinsel ilişkiler tek taraflı değildi. Milattan önce 1. ve 2. yüzyıllardaki Latin edebiyatında homoerotik şiirlerle sık karşılaşılır. Bu şiirlerde gücün altı çizildiği kadar aşktan ve tutkudan da bahsedilirdi. ‘Doyumsuz’ adlı şiirinde Catullus, Juventus’un güzel gözlerinden bir öpücük çalmak için yalvarıyor. Tibullus benzer bir yaklaşımla ‘Oğlanlara Aşk’ adlı şiirinde İtalyan taşrasında sevgilisinin kalbini çalmak için bir öpücük istiyor.
İmparatorluğun durmayan genişlemesini durduran ve savunma amaçlı yapılar inşa eden İmparator Hadrian, Roma tarihindeki en göz önünde eşcinsel ilişkiyi yaşamıştı. Cinselliği konusunda açık olan İmparator, çok çaktırılmasa da Antoninus isimli genç bir erkekle bir ilişki yaşıyordu. İkili, İmparatorluk içerisindeki seyahatlere de birlikte çıkıyordu ve Antoninus’un Mısır’dayken ölmesi İmparator’u büyük bir acıya sürüklemiş, İmparator, sevgilisinin adına anıtlar inşa ettirmişti.
Din, Roma İmparatorluğu’nda homofobinin merkeziydi. Musevilik’i daha göze hoş hale getirmek için yapılan bazı reformlar toplumda eşcinselliğe kötü gözle bakılmasına yol açtı. Ancak asıl büyük değişim İmparator Constantine’in 337’de Hristiyanlık’a geçmesiyle yaşandı. Hristiyanlık’ın kabulüyle romantik birleşmelerin sadece bir kadın ve bir erkek arasında olması gerektiği fikri yaygınlaştı ve o zamana kadar eşcinselliğe gösterilen hoşgörü zayıfladı.