Tarih’ten Ünlü Eşcinseller

Kongo’da Çat Gölü yakınında gezici homoseksüeller bulunuyordu ve bunlar her gittiği yerde krallar gibi karşılanıyorlardı. Kongo’da Übagi kavimlerinden birinde erkekler kadınları sadece üreme için, oğlanlarıysa zevk için gerekli görüyorlardı. Avustralya ve Güney Amerika yerlileri arasında homoseksüellerin evlenme törenleri yapılıyordu. Borneo kıyılarındaki Manag Bali ve Dayaklarda şamanlar bir başka erkekle evlenmek zorundaydılar, aralarında bir de kadın …

Kongo’da Çat Gölü yakınında gezici homoseksüeller bulunuyordu ve bunlar her gittiği yerde krallar gibi karşılanıyorlardı. Kongo’da Übagi kavimlerinden birinde erkekler kadınları sadece üreme için, oğlanlarıysa zevk için gerekli görüyorlardı.

Avustralya ve Güney Amerika yerlileri arasında homoseksüellerin evlenme törenleri yapılıyordu. Borneo kıyılarındaki Manag Bali ve Dayaklarda şamanlar bir başka erkekle evlenmek zorundaydılar, aralarında bir de kadın alıyorlar ve üçü bir arada aşk yaşıyorlardı.

Homoseksüelliğin gerek insanlar, gerek hayvanlar arasındaki yayınlığını bilmekle birlikte elde bulunan en eski belge M.Ö. 2000 yıllarına ait bir Babil şiiri olan Gılgameş Destanı’dır. Gılgameş adlı güçlü yiğit ile annesi ve sonradan Gılgameş’in büyük ve erotik bir aşkla bağlandığı Enkidu adlı arkadaşı bu destanın başlıca kahramanlarıdır. Başlarından geçen maceralar duygu yansımaları açısından homoseksüel yorumlamalarına pek uygun düşer. Bu destanda homoseksüel sevgi, ruhun yüceltilmiş bir amacı gibi gösterili.

Anadolu’nun en eski uygarlığı olan Hititler’de erkeklerle genç oğlanlar arasında evlenmeler vardır, ancak bu oğlanlar çeyiz getirmek zorunda değillerdir.

Bu dönemlerde homoseksüelliği yasaklayan ilk kanıta Yahudiler arasında rastlıyoruz. Tevrat’ın 24. bölümünün 7. parçasında ve 20 bölümünün 13. parçasında bu eylemi yasaklayan ve ağır cezalandıran maddelere rastlanır.

Atina’da homoseksüelliği eskiden beri varolduğu ancak bunun esirlere yasaklandığı ve yavaş yavaş bazı yasa koşullarıyla sınırlandırıldığı ve Aristofan’ın ve diğer tarihçilerin belgelerinden biliniyor.

Sezar, Ogüst, Neron

Yunanlıların homoseksüelliği filozofça bir yüceltmeye ulaştırma çabalarına karşın bu eylem Romalılarda ağır ve kaba bir şehvetle yürütülmüştür. Yasalar bu konudaki her türlü aşırılığı ölümle cezalandırdığı halde 6. yüzyıldan beriye Roma’da homoseksüel alemleri adet haline gelmişti. Sezar, Ogüst, Kaligula, Neron’un eşcinsel ilişkileri belgelerle bilinir. Haklarında düzenlenmiş şiir ve şarkılar bulunmaktaydı.

Yahudilerde güçlü yasaklarla sınırlanan cinsellik tabuları karşısında Arapların cinselliğe karşı tutumları daha hoşgörülü ve yaşama uygun düşüyordu.

Kuran’da açıkça homoseksüellikten söz edilmeyip, “bayağı ve alçakça” olan eylemler kötü görülür. Bazı yorumcular homoseksüelliğin yasaklanmasını da Kuran’a katmak istemişler ama bu herhangi bir yazıyla kanıtlanamamıştır.

Budizm’de homoseksüelliğe karşı hoşgörülü bir davranış bulunmaktadır. Ne Konfüçyüs, ne Tao, ne de Şinto mezhepleri bu konuyu yasaklamaz.

Eşcinsel Samurailer

Çin’de “siang kong” adı verilen ve homoseksüel ilişkiler için özel biçimde eğitilip yetiştirilen genç oğlanlar sınıfı da türemiştir.

Japonlardaki homoseksüellik konusunda ise 17. yüzyıldan beri bol sayıda yazılı kanıt bulunmaktadır. Samurailer arasındaki homoseksüellik eski Yunanlılardakine benzerdir.

Engizisyon döneminde, homoseksüellere türlü işkenceler yapılıyor, kazıklanıyor, kamçılanıyor ve diri yakılıyorlardı.

Leonardo da Vinci’nin homoseksüel eylemleri yüzünden mahkemeye düştüğü bilinir, Mikelanj’ın Tomasso di Cavalleri’ye olan aşkı, sanatçının yapılarında anlatılır.

Shakespeare’in 36 ve 72 sayılı sonnetleri böyle bir yasak aşkı dile getirir, 1594’te İngiliz ozanı Barnfield, “Günahsa eğer sevmek güzel bir oğlanı – işliyorum öyleyse bu günahı!” diye seslenir.


Napoleon Bonapart
e’ın kendisi hakkında homoseksüellik hiçbir zaman söz konusu olmadığı halde, onun konsül başkanı yaptığı değerli bir hukukçu olan Cambaceres bir homoseksüel olarak tanınmakta ve halk arasında “Ururiette Teyze” adıyla anılmaktaydı.

Bu yazı Duygu Asena’nın Prof. Dr. Koptagel’in Cerrahpaşa Tıp Fakültei Psikiyatri Kürsüsü seminerlerinden bazı bilgileri içeren 27 Eylül 2000 tarihli Milliyet Gazetesindeki makalesinden alıntıdır.

Yorumlar

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir