Tüm Zamanların En Kötü 9 LGBT Filmi

Bruno’dan Next Best Thing’e: LGBT karakterlerine yer veren hangi filmi beğenmiyorsunuz? Akademi Ödülleri’nde Carol ve The Danish Girl filmlerinin ödül kazanmasıyla, LGBT karakterlere daha az yer veren filmler üzerine kafa yormaya başladık. İşte, tüm zamanların en göz alıcı 9 kötü LGBT filmine göz attık. Ve devam etmeden önce, içlerinden en azından bir tanesine bayılacağınızın garantisini verebiliriz. …

Bruno’dan Next Best Thing’e: LGBT karakterlerine yer veren hangi filmi beğenmiyorsunuz?

Akademi Ödülleri’nde Carol ve The Danish Girl filmlerinin ödül kazanmasıyla, LGBT karakterlere daha az yer veren filmler üzerine kafa yormaya başladık.

İşte, tüm zamanların en göz alıcı 9 kötü LGBT filmine göz attık. Ve devam etmeden önce, içlerinden en azından bir tanesine bayılacağınızın garantisini verebiliriz.

9 The Object of My Affection (1998)

the-object-of-my-affection-scene

Jennifer Aniston’ın, bildiğimiz Jennifer Aniston’ın (veya Rachel Green’in olası kız kardeşi) tatlı bir sosyal hizmet çalışanı olduğu ve en yakın gay arkadaşına aşık olduğu filmi, Nicholas Hytner yönetiyor.

Bazı eleştiriler, olay örgüsünü klişe ve basmakalıp olduğunu düşünse de, filmin bugün çekilmesini hayal edemeyiz. Ama kuşkusuz, içinizi ısıtacak ve bazılarımız için, belki az da olsa tanıdık gelecek. Yine de, sonu feci bir şekilde yapmacık.

8 But I’m a Cheerleader (2001)

butimacheerleader-1999

Natasha Lyonne, Orange Is The New Black dizisinde cinsel açıdan patlamaya hazır mahkum Nicky Nichols rolünden önce, Amerikan Pastası gibi gençlik komedilerindeki rolleri ile biliniyordu. Bunların en kötüsü, liseye giden bir kızın gelişmekte olan eşcinselliğini ‘tedavi etmek’ için dönüşüm terapi kampına gönderildiği klişe dolu hikayeydi.

RuPaul’un bile filmde yer alması (ister inanın, ister inanmayın, ‘eski bir gay’i canlandırıyordu) filmi kurtaramaz, başınızın belada olduğunu biliyorsunuz. Bu unutulmayan edebiyat sizce nasıl?

7 Jenny’s Wedding (2015)

la-et-mn-jennys-wedding-review-20150731

14 yıl ileri sarıyoruz, ve prodüksiyon değerleri biraz daha sofistike olsa da, kuir temsili o kadar da iyi değil.

Anlayışsız ailesine karşı round kazanmak isteyen utangaç gay barbie gelin hakkındaki bu hafif, patlamış mısır filminde, genç kız edebiyatı, ruj lezbiyenliği ile buluşuyor. Homonormatifliğin kelime anlamına sözlükten bakın ve bu filmde görüp görmediğinizi söyleyin. Katherine Heigl’in gülünç derecede kötü oyunculuğu da pek yardımcı olmamış. Ama zaten ne zaman iyi bir şeyin içinde bulundu ki?

The Next Best Thing (2000)

MV5BMTM2MzUzMTM5M15BMl5BanBnXkFtZTYwNzU1MjM3._V1_

Bu film hakkında en acı veren şey, filmin aslında ne kadar güzel olabileceğiydi. Evita rolü ile oyunculuk kariyeri yeni bir seviyeye ulaşan Madonna’dan beklentiler yüksekti.

Ama burada şiddetli bir düşüş yaşandı, Material Girl’ümüz, kendi deyimiyle ‘olağanüstü vücuduna’ sığmaya çalışmakla ve Başka Gün Öl-tarzı monotonluktan çok daha fazlasını yapabildiğini anlatmak için yoga figürlerini göstermekle fazlasıyla meşguldü. Hikaye de yaratıcılıktan uzaktı: düzcinsel bir kadın, en yakın gay arkadaşı ile fazlasıyla yakınlaşır, çılgın bir gecenin ardından hamile kalır.

Rupert Everett ve rol arkadaşı arasında çekim olsa da, düz ve otantik olmayan bir filmi yerden kaldırmaya yetmedi. Yine de, en azından Madge’in saçı mükemmel gözüküyordu.

5 Another Gay Movie: Gays Gone Wild! (2008)

MCDANGA EC017

Açıkçası, ilkini de pek beğenmemiştik (özellikle de ismin. Kuir sinema zaten oldukça seyrek ve desteklenmiyor, bir de onu “diğer bir” gay film olarak adlandırmak biraz ironik, bizim için bile) ama bu sıfırı tüketiyor.

Bahar tatilinde en çok erkekle yatmak için yarışan gürültücü bir gay grubu içeren (iki atletik, iki de popüler olmayan) olay örgüsü oldukça ucuz ve indirgeyici. Ve Tanrı aşkına, Perez Hilton da var. Ve RuPaul. Burada bir trend seziyoruz…

4 Gigli (2003)

1375368626702.cached

Sıklıkla en kötü filmlerden biri olarak görülüyor, zamanında ünlü gücünün doruklarında olan Ben Affleck ve Jennifer Lopez bu iddia edilen suçun yıldızları. JLo, bir kaçırma hazırlığı için ultra maskülen Affleck ile birlikte çalışan Ricki adında bir lezbiyeni canlandırıyor. Birden kız arkadaşını unutuyor ve ona aşık oluyor. Ben, tamam seksisin, ama o kadar da seksi değilsin. Ve hala Jen’in ünlü repliğini aklımızdan çıkaramadık: ‘Hindi zamanı gulu gulu…’

3 Bruno (2009)

Evet, beklenildiği kadar kırıcı değildi, ve Sacha Baron Cohen’in huzur bozan kampındaki Avustralyalı moda muhabiri birkaç kere güldürdü. Ama ne gibi bir etki bıraktı?

İğrendiricilikten uzak, Imitation Game, Carol, Pride ve önde gelen, düzcinsel olmayan karakterlerin oynadığı, son on yılda çekilen hemen hemen her hit filmi beğenmemize rağmen, bunu neden hatırlamıyoruz?

Cevap, tartışılır bir şekilde, bizim aslında partiye davetli bile olmadığımızı gösteriyor. Bu tek kullanımlık karakter, aslında kuir insanların zarar görmesi uğruna, düzcinsel insanların tüketimi için yaratılmıştı.

2 I Now Pronounce You Chuck and Larry (2007)

I-Now-Pronounce-You-Chuck-And-Larry-Movie

Düzcinsel bir erkeğin, Baron Cohen’in Bruno’yu oynaması zaten zoru zoruna fark yaratabilmişti. Ama Chuck ve Larry ile kıyaslandığında, oldukça duyarlı kalıyor.

Filmde Adam Sandler ve Kevin James sahtekarlık amacıyla bir sahte sivil birliğe giren ahmak düzcinsel itfaiyecileri oynuyorlar. Erkekler için bilinen her gay stereotipini para uğruna kanalize ettikleri için rahatsız edici, anti-gay şakalardan oluşan replikleri söylüyorlar.

Homofobik bir lise zorbasının hayal gücünden çıkmış ve Adam Sandler’ın rol aldığı en kötü film.

1 Stonewall

maxresdefault

Stonewall bunu başarmak için her şeye sahipti. Efsanevi gerçek bir öyküye (gevşek bir şekilde) dayanması, gişe rekorları kıran bir yönetmen, 15 milyon dolarlık iyi bir bütçe (£ 9.8m, € 12.6). Epik olmaya hazırdı. Ne yanlış gitti?

film_stonewall1

Kısacası, başrolde absürd bir şekilde yakışıklı Jeremy Irvine’in rol alması. Nitekim, filmin rol dağılımı, LGBT tarihinde önemli ve çok ırkçı bir anı beyaza boyamakla suçlandı ve geniş çapta bir boykotu tetikledi.

" STONEWALL " Photo by Philippe Bosse

Böylece, tüm toplum tarafından uzun zamandır beklenen bir film, sonuç olarak, ilk engelde düştü. Onu yakalayanlar sıkıcı bir senaryo ve rahatsız edici bir şekilde heteronormatif bir karakter olan Irvine’nin Danny Winters karakteri üzerinden, cinsel ve ırksal azınlıklara hiç vurgu yapılmadığından şikayet etti.

 

Yorumlar

Bir Yanıt Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir