fbpx   .  

Hükümetin Hoşuna Gitmeyen Her Film Beyazperdede Sansüre Uğrayacak!

Bir süredir mısıra mı para veriyoruz (ki yanımda çatır çutur yenmesinden hiç haz etmem) yoksa filme mi diye kasıp kavurdu ortalığı Cem Yılmaz ile başlayan sinematik madilik. Orta yaş ve üzeri insanlar Facebook’ta Yılmaz Özdil ve okey-tavla rutinlerine devam ederken bir grup aktivist genç, bu madiliği fırsat bilip topa tuttu önce Cem Yılmaz’ı, akabinde gereksiz yazan-yöneten-oynayan tayfayı. TRT Haber tv’lere kadar çıkıldı, malum cepler eskisi gibi dolmayacaktı, bu yüzden taş üstünde taş bırakılmayacaktı. İşte tam da bu esnada, yeni sinema yasası şak diye kabul edildi! Hem de kadına şiddet, çocuk istismarı, hayvanlara tecavüz ve işkence gibi ağır vakaların yasa tasarıları hali hazırda beklerken bu neyin hızıydı?

Elbette ki yasakların ve sansürlerin!

Yeni sinema yasasını sektöre emek veren yazı insanlarından birine sormam lazımdı, öyle de yaptım. FilmLoverss Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Güvenç Atsüren, kendi yazısından sonra şimdi de benim sinir yüklü sorularımın muhattabıydı.

 

Eski yasayla “İstenilen gerekli düzenlemeleri yapan” sinemacılar, uygunsuz ya da “ahlaksız” bulunan sahnelerin çıkartılması halinde, filmlerini makaslatarak vizyona sunuyordu o vakitler.

Yeni yasada ise; “Değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamaz.” Deniliyor.

Yani;

“Önceden keyfe keder uyguladığımız yaptırımlarımızı şimdi devletin yasasına oturtarak yasaklıyoruz, var mı?” demenin legal (!) yolu işte bu.

  • Kadına şiddet, çocuk istismarı, hayvanlara tecavüz ve işkence gibi ağır vakalar yasa tasarılarını hali hazırda beklerken, yeni sinema yasasının hızlıca kabulü nedendir sizce?

Aslında bence cevabı çok basit; bu saydığınız konuların doğrudan ne ekonomiyle ne de sermaye sahipleriyle ilişkisi var. Sinemanın diğer tarafında yer alan sermaye sahiplerinin bastırmasıyla bu konu, daha önce bu ülkede görmediğimiz bir şekilde “yasal” olarak çözülmüş oldu.

  • Yeni yasa, filmler üzerindeki sansür uygulamasını daha görünür hale getiriyor gibi. LGBTİ filmlerinin hemen hepsinin ve belki aynı şekilde pek çok festival filminin de +18 ibareli olacağı ya da iktidarın janrına uygun olmayan her filmin muhakkak bir engele takılacağı hissiyatı geçiyor bana o yarım ağız muğlak ifadelerden, yanılıyor muyum?

Bu filmlerin daha öncede yasal hükümlerle olmasa da yerel yönetimler, kolluk kuvvetlerinin baskıları vb. gibi yaptırımlarla gösterimlerinin engellendiğini biliyoruz. Sosyal medyada da LGBTİ filmler yasaklanamaz hashtagleri ile bazı protesto kampanyaları düzenlenmişti. Yasanın yasak ve sansür ile ilgili kısmında “uygun görülmeyenler” gibi korkunç muğlak bir ifade var. Neye göre, kime göre uygun olup olmadığını az çok tahmin ediyorsunuzdur. Bu ucu açık, kurallara bağlanmamış muğlak ifadeler en nihayetinde iktidarın işine gelmeyecek vaziyetlerin, daha net bir ifadeyle; gösterilmesini istemeyeceği filmlerin çok rahat bir şekilde gösterilmemesinin dayanağı olacakmış gibi görünüyor.

  • “Değerlendirme ve sınıflandırma sonucunda uygun bulunmayan filmler, ticari dolaşıma ve gösterime sunulamaz.” Değerlendirmeyi yapanlar kim? RTÜK kadar katı bir oluşumdan mı bahsediyoruz?

RTÜK gibi kurumsallaşmış bir yapı olmayacak bildiğim kadarıyla. Hükümet ve bakanlık temsilcileri ile sektördeki meslek birliklerinin temsilcilerinden oluşacağını düşünüyorum. Ancak şöyle bir tuhaflık var ki; daha önceleri meslek birliklerinden temsilciler sayı olarak fazlaydı. Yeni yasayla çoğunluk hükümet temsilcilerinde olacak.

  • İktidarın, muhafazakâr heteroseksüel aile dayatması ve bunun izlenmesi zorunluluğunu aşan her dizi, film, reality show vs. tv kanallarında sansür ya da yasak yiyor. Yeni sinema yasası da tıpkı “Yeni Türkiye” gibi katı, yıkıcı muhafazakar diyebilir miyiz?

Sizin söylediğiniz gibi “Yeni Türkiye”nin normlarına uymayan her şeyin bu değerlendirmenin dışında bırakılabileceği gibi çok büyük bir risk taşıyor aslında. Buna bir örnek olarak; birkaç hafta önce RTÜK’ün ‘beIN Series HD Comedy’ kanalında yayınlanan ‘Modern Family’ dizisine, “evlilik dışı çocuk edinmenin olağan karşılanması” nedeniyle 2 program durdurma ve idari para cezası vermesi gibi bir durumla karşılaştık.

  • Medyaya haber böyle yansıdı ama aslında o dizide evlilik dışı ilişkiden olan bir çocuk değil, evli eşcinsel bir çiftin evlat edinmesi durumu söz konusuydu. Bu da yine “Yeni Türkiye”nin tahammüller seviyesi çatısı altında irdelenebilir. Eğer böyle olursa bir süre sonra okunmamaya, izlenmemeye başlayan havuz medyası yayın/yayım organlarında yaşanan tiraj/reyting kaygısı, sinemada da gişe için söz konusu olmaz mı?

Sinemacıların özelinde böyle bir kaygı yok diye düşünüyorum. Sinema sektöründe Mars Group gibi bir tekel var ama aba altından sopa gösterip, boykot tehdidiyle bunun karşısında durabildiler. Basın/Yayın sektöründeki bu kaygı haklı bir kaygı çünkü karşılarında her gün daha da devleşen internet kuruluşları var. Bu kaygı, sinema için geçerli değil çünkü her geçen yıl sinemadan elde edilen kâr artıyor. Sinema üzerindeki sermaye sahibi yapımcıların elleri hala çok güçlü.

  • Türkiye’de alım gücü düşük bireylerin (ki yoksulluk sınırı ortadayken) sinema hususunu lüks olarak gördüklerini düşünüyorum. Hal böyle iken sinema, büyük bitiş yaşamaz mı?

Bu bireylerin itildiği sosyal yaşam biçimine dikkatle bakalım. İnsanların hayatı şöyle şekillendi; hafta içi çalış, hafta sonu avm’ye git, tüketebildiğin kadar tüket, harcayabildiğin kadar harca. Bugün Avm’lere tıkılmış sinema da, bu tüketim etkinliklerinden biri, hafta sonu yapılabilecek en uygun aktivite oldu aslında. Elbette açlık sınırında yaşayan bireyler için değil ama orta ve orta alt kesim için sosyal hayat bilinçli olarak bu döngü haline getirildi.

  • Son olarak, bir sonraki aşamada Netflix ve diğer tüm dijital platformlara olası yasak-sansür gibi yaptırım uygulamaları hakkında öngörüleriniz neler olur?

Geçtiğimiz günlerde, Netflix’te yayınlanan ‘Sex Education’ dizisinin bir fragmanında göze çarpan blörleme olayı epey tartışıldı. Buralarda da mı sansür görülecek diye endişeyle bahsedildi. Netflix bunu kesin bir ifadeyle yalanlayıp, bu ve benzeri durumların sadece tanıtımlarda olacağını, orijinal içeriklerde asla herhangi bir sansürün olmayacağını taahhüt etti. Bir grup sinemacı yaptıkları filmlerin salonlarda gösterimleri ile ilgili sansür, yaş sınırı, yasak vb. gibi sıkıntılar yaşamaya başladıklarında asıl Netflix, Blu Tv gibi dijital platformlar işte o zaman çok daha önemli ve özel hale gelebilir, yasaklanan herkes ve her şey bu platformlarda kendilerine yer bulabilir ancak ne var ki; bu, çok uzun vadede bir görüş olabilir. 

Hemen her konuda yasaklar görüp, onlara uyup uymama konusunda farklılıklar gösteren bireyler olarak sözün bize düştüğü yerlerde “Yasak Ne Ayol?” diye bağırmışlığımız var, olmaya da devam edecek.

Sansür yasası imzalanırken Cumhurbaşkanı önünde, suratlarında gülücüklerle el pençe divan duran, korkudan gıkını çıkarıp yasa hakkında tek kelime edemeyen oyuncular, yönetmenler, yapımcılar; bu yasa sizin eseriniz ve biz sizleri hiç unutmayacağız.

Selamlar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.