Tamı tamına 7 milyar insanın yaşamaya çalıştığı bir gezegende tüm renkler gri olsun, herkes birbirinin aynısı olsun diye birbirimizi yiyoruz; dışlıyoruz, ötekileştiriyoruz, yeri geliyor savaşıyoruz ya da öldürüyoruz... Çok azımız başkasının gözünden dünyaya bakmayı denedi ve aslında çok da farklı olmadığımızı, ve o küçük farklılıklarımızın bizi güzel kıldığını görebildi. Cinsiyet, dil, din, ırk, renk, cinsel …
Ya Heteroseksüeller Azınlık Olsaydı?
Tamı tamına 7 milyar insanın yaşamaya çalıştığı bir gezegende tüm renkler gri olsun, herkes birbirinin aynısı olsun diye birbirimizi yiyoruz; dışlıyoruz, ötekileştiriyoruz, yeri geliyor savaşıyoruz ya da öldürüyoruz… Çok azımız başkasının gözünden dünyaya bakmayı denedi ve aslında çok da farklı olmadığımızı, ve o küçük farklılıklarımızın bizi güzel kıldığını görebildi.
Cinsiyet, dil, din, ırk, renk, cinsel yönelim, saç rengi, göz rengi, giyim tarzı, yaptığı meslek, tırnağının uzun olup olmaması, altına giydiği don derken zibilyon farklı ayrışma kategorisinden birini seçelim dedik bugün. Dünyayı biraz tersine çevirelim ve de eşcinsellerin hükmettiği bir dünyada heteroseksüel bir azınlık olmak nasıl hissettirirdi bi de o pencereden bakalım dedik.
Bakalım eşcinsel bir dünyada, bir heteronun başına neler gelebilir-di?
Annenin eli, sana hamile olan diğer annenin karnında, senin kalp atışını ilk defa hissediyorlar. Birbirlerine bakıyorlar hemen, aynı anda ağlamaya başlıyorlar. İşte sen daha ortada yokken bile bu kadar çok seviyorlar seni, hiçbir fiziksel özelliğini, başarını, zekanı, ilerde yapacaklarını bilmeden. Çünkü onlar seni sen olduğun için seviyor, kendilerinden bir parça olan seni…
İlkokuldasın ve bir gariplik var. Çevrendeki herkes bir bir birilerine aşık olduğundan bahsediyor, sen hiçbir erkeğe karşı bir şey hissedemiyorsun, kendini zorlamaya başlıyorsun arkadaş baskısı yüzünden ama olmuyor. Sınıf arkadaşlarından Ezgi senin için biraz daha farklı hissettiriyor, tam olarak ne olduğunu konusunda emin değilsin ama onu gördüğün zaman bir heyecanlanıyorsun. Arkadaş olarak çok sevmene yoruyorsun ama içten içe biliyorsun ki daha farklı bir şey bu. Gidip bolca zaman geçirmek istiyorsun Ezgi’yle, ama bir kız çocuğu ile bir erkek çocuğunu tek başına görülünce hemen dedikodular çıkıyor okulda, çocuklar küçük yaşlarda fazla acımasızlardır, ne düşündüklerini söylemekten çekinmezler, korkuyorsun…
Normal erkek çocuklarının yaptıklarının dışına çıktığın için arkadaşların sürekli dalga geçiyor, bazıları ileri gidip “top” diyor. Bir kaç kez üst sınıflardan birileri gelip ittiriyor, hırpalıyor. Daha çok küçüksün, ikinci sınıfa gidiyorsun. Ya küçücük çocuksun daha, bunu hak edecek ne yapmıştın ki? Başa çıkamıyorsun, her gece yatağında sessizce ağlıyorsun, aman annelerin duymasın diye. Çünkü sana söyledikleri şeyler çok utanç verici, annelerini üzmek istemiyorsun, senin hakkında arkadaşlarının böyle düşündüğünü bilmelerini istemiyorsun.
Ergenliğe giriyorsun, bütün arkadaşların eşcinsel pornolarından bahsediyor, bir iki kere önerdikleri sitelere bakıyorsun ama miden çok kaldırmıyor, görüntüler bir türlü tahrik edemiyor seni. Yan kategorilerde heteroseksüel pornosu gözüne takılıyor, merak edip tıklayıp bakıyorsun. Hoşuna gidiyor, ama bu durum delicesine korkutuyor seni.
Ekranda sürekli Burak’la Mert’in aşkına, Ece’yle Gamze’nin öpüşmelerine tanıklık ediyorsun. Bütün kitaplar eşcinseller için. İnandığın dinin kitabında Adem ve Davud’tan bahsediyor, heteroseksüel ilişkide bulunan herkesin sonsuza kadar cehennemde yanacağını haykırıyor her din dersinde hocan.
Hetero pornoları izliyorsun ama hetero olduğunu bir türlü kabul edemiyorsun, gururuna yediremiyorsun. Gelip geçici bir şey olduğunu düşünüyorsun, ilerde kendini kocanla beraber Dubai tatili yaparken hayal etmeye çalışıyorsun ama olmuyor.
İçin içini kemiriyor, internete sarılıyorsun. Bir çıkış, kurtuluş yolu arıyorsun. Dinde ya da psikolojide, herhangi bir yardım eli… Bulduğun bir kaç yöntem de işe yaramıyor, bir tane bile bundan kurtulan birinin olmadığını fark ediyorsun, bir de aslında yalnız olmadığını ve senin gibi kadınlardan hoşlanan bir çok erkeğin olduğunu görüyorsun. Bütün bu iç hesaplaşmanın sırasında sınavlarına çalışmaya çalışıyorsun, “normal”miş gibi rol yapmaya devam ediyorsun…
Yanlışlıkla sesli düşünürüm de birileri duyar diye çok korkuyorsun. O kadar büyük bir yük ki bu, bir insanın taşıyabileceği o kadar büyük bir sır ki. Arkadaşlarının yanında hiç anlayamadığın muhabbetlere katılıyorsun, erkeklerin ne kadar seksi olduklarından bahsetmen, kadın erkek seksinin iğrençliğiyle ilgili yorumlar yapman gerekiyor, yapmacık bi şekilde…
İlk defa, birine gerçekten kim olduğunu açıklıyorsun. Bu o kadar korkunç bir duygu ki, heterofobik olmadığını bile bile arkadaşından çekiniyorsun, onun karşısında çırılçıplakmışsın gibi hissediyorsun. Yıllardır saklamaya çalıştığın o sırrı artık bilen birisi var!
Biraz zaman geçtikten sonra aslında ne kadar rahatladığını fark ediyorsun. Ona doya doya kadınlardan ne kadar çok hoşlandığından bahsediyorsun, en yakın kız arkadaşın oluveriyor o kişi. Beraber kadınları çekiştiriyorsunuz, birbirinize güzel kadın fotoğrafları yolluyorsunuz. Dünyanın en mutlu insanısın! Başka arkadaşlarına da açılmaya başlıyorsun ama saçma sapan sorularına da maruz kalmaya başlıyorsun aynı zamanda.
“Ne zaman bunu seçtin, ay pardon hetero olduğunu anladın?”
“Ya tamam, ben sizi destekliyorum ama şimdi kadınla erkek nasıl sevişiyor ki? Yani başta birbirlerinin vücudunu tanımıyorlar bile, düşünsene…”
“Bir de biraz iğrenç bence… “
“Siz de aşık olabiliyor musunuz?”
Televizyon’da ABD’nin artık kadın ve erkeğin özgür bir şekilde evlenebileceğini açıkladığı haberi izliyorsunuz ailenle. Annen tiksintiyle bakıyor, öteki annen ”ibneler” diyor. Kalbin kırılıyor çok derinden, senin en çok sevdiğin insanlar senin hakkında böyle düşünüyor. “Anne senin oğlun da ibne” diyemiyorsun.
Aşık oluyorsun, o kadının gülümsemesi bile seni o kadar çok mutlu ediyor ki, beraber el ele yürümeyi bile hayal etmek, oturup film izlemek, öpüşmek, sevişmek… Bunları düşlerken bile dünyanı en mutlu insanı oluyorsun.
Sevgilinle sokakta el ele tutuşup yürüyemiyorsun, bütün eşcinsel çiftler sokakta, parkta, okulda özgürce öpüşebilirken, sen en iyi ihtimalle birisi gelip bi şey diyecek diye el ele bile tutuşamıyorsun, geçen hafta bir kadın ve erkeğin çimlerde birbirine sarıldılar diye dayak yediğini okuyorsun çünkü gazetede.
Sürekli internette heteroseksüellerin ne kadar iğrenç yaratıklar olduğu, cehennemde nasıl cayır cayır yanacaklarıyla ilgili yorumlara maruz kalıyorsun.
Artık zamanının geldiğini düşünüyorsun, ailene açıklayacaksın. Sonuçta beni ilk doğduğum zaman olduğu gibi, kim olduğumu bilmeden karşılıksız bi şekilde sevmişlerdi, yine severler diyorsun. Olmuyor, annenin birisi hüngür hüngür ağlamaya başlıyor, birbirlerini suçlayıp duruyorlar. Görece daha az duygusal olan annen önce bağırıyor, sonra dövmeye başlıyor seni. Evden atıyor, benim öyle bir oğlum yok diyor.
Ne yapacağını bilemiyorsun, beş parasız, yapayalnız…
Tek suçun, hemcinsine değil de, karşı cinsine aşık olmaktı halbuki? Sadece mutlu olmak, kabul görmek, tiksintiyle bakılmamak istemiştin. Taşıyamayacağın sırlarını ailenle paylaşmak istemiştin. Olmamıştı.
O kadar da ağır bir histi işte, öz annenin sana o derece tiksintiyle bakması… O kadar ağırdı ki, ağlaya ağlaya, ilerde yaşayabileceğin onca güzel şeyi hiçe sayarak intihar edebildin, gencecik yaşta bir hayat daha karartıldı.
1989 yılında ABD’de Sağlık Çalışmaları Bölümü tarafından yapılan araştırma, eşcinsel gençlerin heteroseksüel yaşıtlarına göre intihar girişiminin 2-3 kat daha fazla olduğunu göstermiştir. Her yıl, genç gey ve lezbiyenlerin intihar oranlarının diğer tüm intiharların %30’unu oluşturduğu görülmektedir.
ABD’de San Francisco Eyalet Üniversitesi koordinatörlüğünde yürütülen “Aile Kabul Projesi (Family Acceptance Project)” kapsamındaki bir çalışmada ailelerin LGBT bireylere karşı tutum ve davranışlarının bu bireylerin bedensel ve ruhsal iyilik haliyle doğrudan ve güçlü bir ilişkisi olduğu gösterilmiştir. Ailesel red yaşayan LGBT bireyler ailelerinin desteğini alan bireylere göre sekiz kat daha fazla intihar olasılığı, altı kat fazla depresyon, üç kat fazla madde kullanımı, üç kat fazla HIV ve cinsel yolla bulaşan hastalığa yakalanma riskine sahip oldukları belirtilmiştir.
Umalım bir gün, hiçbir insan, diğerlerinden farklı olduğu için bir damla bile gözyaşı dökmek zorunda kalmasın!
Böyle bir fikri konu almış bir de kısa film var, uzun ama izlemenizi muhakkak tavsiye ederiz;
Yorumlar
Serkanyorumu:
Ya inanılmazdı, uzun ama çok güzel bir yazıydı. Doğru bir yerden yakalamışsın. Tebrik ederim.