HIV / AIDS'in dünya üzerindeki etkileri yıllar boyunca yüzlerce uluslararası film ve belgesele ilham verirken, Philadelphia (1993), Longtime Companion (1990) ve Dallas Buyers Club (2013) gibi Akademi Ödülü adayı filmlerin çoğunluğu bilinmiyor. Bu filmlerden bazılarının birçok başarısı bulunuyor ancak bazıları LGBT film festivallerinin ötesini geçmeyi başaramadı. Bu filmlerden bazıları düzgün bir formatta kaydedilmemiş olsa da …
İzlemeniz Gereken HIV/AIDS Temalı 10 Muhteşem Film
HIV / AIDS’in dünya üzerindeki etkileri yıllar boyunca yüzlerce uluslararası film ve belgesele ilham verirken, Philadelphia (1993), Longtime Companion (1990) ve Dallas Buyers Club (2013) gibi Akademi Ödülü adayı filmlerin çoğunluğu bilinmiyor.
Bu filmlerden bazılarının birçok başarısı bulunuyor ancak bazıları LGBT film festivallerinin ötesini geçmeyi başaramadı. Bu filmlerden bazıları düzgün bir formatta kaydedilmemiş olsa da neyse ki bazı film platformları ve VOD hizmetleri bu unutulmuş filmlerden bazılarını geri kazandırıyor.
Buddies (1985)
AIDS hakkındaki ilk Amerikan anlatısı -Longtime Companion’dan beş yıl önce – yönetmen Arthur J. Bressan Jr.’ın draması, yüksek lisans öğrencisi David (David Schachter) ve aktivist Robert (Geoff Edholm)’ı konu alıyor. Bressan iki yıl sonra AIDS komplikasyonlarından öldü. Film uzun zaman boyunca mevcut değildi ancak 2018’de Blu-ray versiyonu çıktı.
Parting Glances (1986)
Bill Sherwood’un Parting Glances filmi, New York’ta yaşayan eşcinsel bir filmi esprili ve dramatik bir tutumla anlatıyor. Film aynı zamanda yayınlandıktan sonra Steve Buscemi’nin yıldızının parlamasını sağladı. Kendisi HIV pozitif bir müzisyen rolünde.
Red Ribbon Blues (1995)
Red Ribbon Blues’da tanıdığımız iki drag RuPaul ve John “Lypsinka” Epperson, Duke ve Harold isimli iki eşcinsel çifti oynuyor. Çift, HIV’in AIDS’e dönüşmesini engelleyebilecek inanılmaz pahalı bir ilacı alabilmek için zamanla yarışıyor. Duke, HIV pozitif ressam Troy (Paul Mercurio) ve garson Darcy (Debi Mazar) ile işbirliği yaparak ihtiyaçları olan ilacı elde edebilmek için eczaneleri soyuyor. Günümüzde yüksek fiyatlarla boğuşanları adeta temsil eden film, zamana karşı eskimeyerek meydan okuyor.
Shanghai Panic (2001)
https://youtu.be/cKv_XDyDPhU
Shanghai Panic, Çinli yazar Mian Mian’ın 2000 yılında yazmış olduğu Candy romanından esinlenerek Andew YS Cheng’in yönetmenliğinde çekildi. Film, AIDS semptomlarından muzdarip olduğunu açıklayan eski balet Bei (Zhinan Li)’yi konu alıyor. Eğitimsiz arkadaşları paniğe kapılırken Bei, sağlık korkusu nedeniyle hoşlandığı kişiye açılmaya motive oluyor. Gerilla tarzı üretilmiş olmasına ve az diyalog barındırmasına rağmen Shanghai Panic, kesinlikle izlemeniz gereken bir film.
The Witnesses (2007)
Film, 1980’lerin başında Paris’te yaşamış eşcinsel Fransız sinemacı André Téchiné’nin şehvetli ve sürükleyici dramasını, eşcinsel orta yaşlı doktor Adrien (Michel Blanc) ve biseksüel yardımcısı Mehdi (Sami Bouajila) dahil olmak üzere bir grup yakın arkadaşı konu alıyor. Yakışıklı genç Manu (Johan Libéreau) farkında olmadan HIV’i hayatlarına sokunca işler sarpa sarıyor. Merakla izleyeceğiniz bir film, öyleyse neden duruyorsunuz?
Wild Combination: A Portrait of Arthur Russell (2008)
Ira Sachs’ın 2012 yapımı başyapıtı Keep the Lights On, birçok türde müzik yapmış kuir müzisyen Arthur Russel’ın sanatını belirgin bir şekilde öne çıkardı. Matt Wolf’un 1992’de AIDS’ten ölen dehasının portresini açıklayan bir röportajcı, “Arthur hiçbir türe bağlı değildi. Arthur, Arthur’a bağlıydı,” diyor. Eminiz ki siz de şarkının coverını yapmış Robyn gibi Arthur Russel’ın “Tell You (Today)” parçasına bağlanacaksınız.
Don’t Ever Wipe Tears Without Gloves (2012)
İsveçli roman üçlemesine dayanan bu film, 1980’lerin başında Stockholm’de geçiyor. Bu üç bölümlük film serisi, sıkı arkadaş olan deneyimsiz genç Rasmus (Adam Palsson) ve erkek arkadaşı Benjamin (Adam Lundgren) olmak üzere iki eşcinseli konu alıyor. İsveç, liberal bir vaha olarak görülebilir, ancak bu film, İsveç’in homofobik geçmişine ışık tutan bir tür zaman kapsülü.
United in Anger (2012)
Yönetmen Jim Hubbard tarafından tutkuyla yönetilen belgesel, New York’un dünyayı değiştiren ACT UP hareketini konu alıyor ve izleyicilere zamanda yolculuk yaptırıyor.
After Louie (2017)
After Louie, modern çelişkilerle dolu eşcinsel hayatını ve tarihini, Sam’in gözünden anlatıyor. Sam kendinin ve çevresinin şu anki haline nasıl geldiğini anlamaya kararlıdır. Bir AIDS aktivisti ve ACT UP’ın 80’ler ve 90’lar üyelerinden olan Sam, birçok arkadaşının ve sevgilisinin ölümüne tanık olmuştur. Yaralı ve hayatta kalmanın suçluluğunu hisseden Sam, eski arkadaşlarının rahatlığını eleştirirken yeni jenarasyonun ise ölüme karşı umursamazlığıyla dalga geçer. Çok daha genç bir erkekle olan beklenmeyen karşılaşması, Sam’in hayatıyla ilgili bakışını fazlasıyla değiştirecektir.
5B (2019)
Paul Haggis (Crash) ve Dan Krauss, bu şaşırtıcı belgeseli AIDS hastalarına adanmış ilk hastane koğuşuna yönlendirdi. 1983 yılında San Francisco Genel Hastanesi’nde açılan koğuş, eski bir hemşirenin tıbbi olarak “korku filmi” olarak tanımladığı şeyi konu alıyor.